Kevser'e
sen çakal aşklara sevdalı aşifte
uzun zamandırdilimde;
büyümektedir doğurmaya kıyamadığım
sana ait senden saklı sevdalarım
Dokuz Ata’na bak derler kırklandın mı ki bakasın?
Gökbörü’yü yoldaş et derler kırklandın mı ki edesin?
Ocağını Acuman’a kaptırma derler kırklandın mı ki kaptırmayasın?
Umay Ana’ya dua et derler kırklandın mı ki edesin?
Soyunu koru derler kırklandın mı ki koruyasın?
Ülgen’e sığınmak dile derler kırklandın mı ki dilersin?
En tehlikeli insan kaybedecek bir şeyi olmayanlardır diye kandırdılar yüzyıllardır bizi. Yani benim deneyimlerime göre kaybedecek bir şeyleri olanlar daha tehlikeli oluyorlar. Bir yere kadar onları tehditle kendine bağlıya biliyorsun. Sonra köşeye sıkıştırdığın fareler gibi en umulmadık anlarda ısırıveriyorlar. Kurduğun cenderenin dişlerini kırıp kaçıyorlar. Gerçi bu da her zaman olmuyor. Bak şimdi bilemedim. Sence ben sana ne yapmalıyım ufaklık ha ne dersin?
Dizlerinin üstüne çökmüş adam tüm ölüme meydan okuyanlar gibi güldü. Bence sen gene de beni hafife alma Mister. Ne de olsa her türlü koşula çabucak uyum sağlarım biliyorsun. Hatta beni benden daha fazla tanıyorsun. Çünkü ben senin eserinim. Hem Mister bunca yüzyıl içimde sakladığımı dışarı vurma vakti geldi.
Ne demek istiyorsun ufaklık dedi adam gayri ihtiyari bir kaç adım geri çekilirken. Bilmem ki Mister inan ben bile içimdeki ile bugüne kadar hiç karşılaşmadım. Lâkin böylesine bir canavarın varlığını kabul etmek çok zordu. Gerçi hâlâ tam anlamıyla BİR değiliz. Gece gündüz pes etmeden hep fısıldadı bana ve ruhumuza. Sonunda ne demek istediğini idrak edecek kadar kendimden vazgeçtim. Sen olmasaydın asla başaramazdık. O yüzden Mister sırf bunun hatırına seni çabucak öldüreceğiz. Büyük küçük bütün düşmanlarımız hatta dostlarımız kendilerini yolumuza feda edecekler. Dostlar ki sen de dost sayılabilirsin çabucak öleceksiniz.
Ayaklarındaki prangalara rağmen ağır ağır ayağa kalkan genç adama baka kalmıştı. Nasıl diyebildi sadece. Kaybedecek şeyi olanlar kaybetmemek uğruna pes etmezler Mister. O yüzden de ben de KAYBETMEYECEĞİM diye haykırdı; ellerindeki prangaları kırarken. Abanoz renkli saçlara sahip adam başını kaldırdı. Mister ilk ve son kez kölesinin gözlerini gördü. Uçsuz bucaksız ormanları andıran yeşil gözlerin ne kadar da bana benziyor diye mırıldandı; kalbine saplanan hançere bakarken. Zayıf, uzun yüz hatlarına sahip genç adam acı acı gülümsedi; dizlerinin üstüne çöken eski efendisine bakarken. Ne de olsa ben senin piçinim baba dedi. Son nefesini vermesini beklerken karanlığın yayıldığı dünyada ilk ÖZGÜR nefesin tadını çıkarmaya karar verdi.
Acınası eski halimi de içine gömecek kadar derin bir mezar kazdım sana baba diye haykırdı. Tüm kini ve öfkesi yeryüzüne yayıldı. Toprak titredi. Yaşayan herkes ürperdi. Çokta uzak sayılmayan beyaz mermerlerine doğan güneşin ışığı vuran tapınağın rahibi gözlerini kısıp ufuğa baktı. Bunu baş rahibe söylemeliyim diye mırıldandı. Neyi dedi sert bir ses. Genç adam korkuyla geriye döndü.
Biliyorum bekliyor
Sessizliğin içine sakladıklarını duyuyorum
Hiç inanmadığım anı kokluyor ruhumun
En dip en karanlık notalarına vuruyor sinsiliğini
Biliyorum bekliyor
Görünenlerden saklıyor gerçekliğini
Adanın bekçi köpekleri
Soyunuz kurusun
Atanızda baykuş ötsün
Dedeleriniz adsız kalsın
Çocuklarınız soysuz olsun
Kadınlarınız döl tutmasın
Deniz'e Karşı Denemeler
günahından sıyrılan etim, sen hiç sevdin mi? ağıtlar yakılan teninden damlarken acılar sen hiç sana ait olmayan adamları sevdin mi? kanadı kırık kırlangıçlar gibi bilerek kaldın mı kış sokaklarında? yüreğini katık edip gözlerinde dinlendirdin mi kadınlığını? günahından sıyrılan etim sen hiç öldün mü? kadim zamanlarda söylenen türkülerden sözlerine aldın mı yabanlığı? eteğinden sıyrılıp kaçan çocuklar doğurdun mu göz pınarlarında? sen hiç dört göz odalarda kendi intiharını seyrettin mi? kan damlarken içinde büyüyen çocuklarına serzenişde bulundun mu? hayata karşı kendin oldun mu?
sen hiç güldün mü?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!