Sevgisi bir mum alevi gibi titredi,
gözlerimde son bir ışık aradı,
ama bulamadı…
Öyle sessiz, öyle çaresiz çekildi içime,
söylenmemiş sözler gibi dudağımda kaldı.
Rüzgâr, ismini fısıldamıyordu artık,
zaman, ellerimizden kayıp gitti usulca.
Bir vedanın en ağır yüküydü sessizlik,
ve biz, sustukça biraz daha kaybolduk.
Gözlerime son bir kere baktı,
inanmıştı çektiğim ıstıraba…
Ama inanmak yetmiyordu,
bir aşkın öldüğü yerde,
hiçbir dua yankılanmıyordu.
Yüzüme düşen gölgesinde solgun bir sonbahar,
gözlerinin ardında sessiz bir uçurum…
Sevgisi tükenirken, ben de eksiliyordum,
bir nehirden kopan su damlası gibi,
kayboluyordum, adı konmamış bir yoklukta.
Ellerini tuttum, son bir defa,
ama artık avuçlarında ne sıcaklık vardı,
ne de kalbimin çırpınışlarını duyan bir yürek.
Ayrılığın soğuk rüzgârı üşüttü içimizi,
ve biz, aynı masada oturup
bambaşka yollara savrulduk.
Bir aşkın mezar taşına kazındı gözyaşlarımız,
adı konulmamış bir vedanın içinde…
Ve ben, öksüz kalmış bir sevgiyi,
suskunluğun koynunda büyüttüm.
Kayıt Tarihi : 26.2.2025 10:16:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!