İki kubbeliydi gönlümün bendi
Biri diğerinin eşsiz ahengi
Rengarenk kuş uçuyordu içinde
Kanatlarından bir ben,diğeri sendi
Bir lale ister misin bayım?İçimdeki ateşten tütüyor dumanı..
İlmek ilmek dokunmuş yapraklarına
Kokla,kokla da içimdeki hasreti hisset diye..
Kurbanı olduk ,nefsine hevesli insanların bayramına
Ya tekbirsiz kestiler nefesimizi ya da günahla doldurdular heybemizi
"Kefenin cebi yok"diye içimize yerleştirdiler hayatın nefretini
Sonu olmayan cümlelerle süslediler beynimizi
Sersemlediğimiz oldu sersemlettiğimizde
Uzak diyarlara gömdük cüssemizi ruhumuzdan bağımsız takılarak
Sonra ne mi olur?
Ya ben olmaktan vazgeçerim ya sen olmaktan korkarım...
Ama şu var;korktuğumdan vazgeçmek,vazgeçmekten daha korkunç...
Karanlığın siyahından mavinin sonsuzluğuna inanmış insanların beyaz adımlar atıp,güzelliğe inanmasına "sabır" denilir.
Ya ardına sakladıkların arkandan vuracak kadar,sadık değilse?
Neye yarar sakındıklarının,seni başkasından sakınması
Güzelliğin tınıları kulağımda çınlıyor.
Ağır geliyor notaları beynime, sabrımı ölçüyor dengesizce/sükûtuma eserek,her şey yerle yeksan.Bir kapı aralanıyor ardından,mavilerin esintileri vuruyor yüzüme.
Umudun ışığı gözlerimde gölgelendi ve göz ucuyla bakıverdim.
Derin ve sonsuzluğun arsızlığı peşkeş çekmiş "yeryüzüne" tehdit edercesine.
"Gel"diyor "gel fırtınalara inat gel,göğe salıncak kuralım"...



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!