Ay Işığında Söylenen Ney Şiiri - Turgay ...

Turgay Adlım
37

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Ay Işığında Söylenen Ney

Dinle bu ney’i; ruhuma saplanmış bir gurbet hançeridir,
Her deliği, ayrılığın damıtıldığı bir imbiğin ağzıdır.
Ey Saba Yeli, sen ki anıların antika postacısısın,
Götür bu feryadı O’na; bu mektup, kalbimin paslı telgrafıdır.

Ben, Elest Meclisi’nde mühürlenmiş bir sürgün fermanıyım,
Ve tenim, o kamışlıktan koparılmış yorgun bir nefestir.
Ne vakit sussam, içimde bir yetim iniltisi dökülür,
Adresi olmayan bir sokağa...
O vatan, kör bir coğrafyacının haritasında aranan kayıp bir kıtadır.

O, can damarına gizlenmiş, kalp gözüyle görülen bir mahşer güneşidir.
Ama ben, aklın işlettiği bu körler pazarında bir gölge gibi oyalandım.
Mantık denen o paslı terazide ruhumu tarttılar;
Bir kelebek tüyü kadar hafif geldi.

Unutuş, belleğime inmiş demir bir perdedir şimdi,
Ve çocukluğumun avlusu, cennetten kovulan ilk anının solgun fotoğrafıdır.
Bu suretler âlemi, sağır bir orkestranın bitimsiz provasıdır,
Ben bu kakafonide, sessizliğin kendisi olan Dost’un fısıltıdan kalesini ararım.

Ey Rüzgâr! Kanadın, O Güzel’in saçlarına uzanan ipek bir köprü olsun,
Ve de ki O’na:
"Sen, baktığımda benliğimi çalan dipsiz bir aynaydın.
Bir tebessümün, içime çöken bütün bir yıldız sistemiydi.
Ama ben, o okyanusa bakarken,
İçinde boğulmam gereken bir damlaydım sadece.
Pervane oldum, evet; ama ateşin değil, sensizliğin cehennemine yürüdüm."

Bu sitem, bir pişmanlık mektubu değil,
Ham bir ruhun kaynayan kazanının buharıdır!

Şimdi git o dağa, o susarak evreni konuşturan dervişe dokun,
De ki: "Eteğindeki kar, bir baharı gizleyen yas örtüsüdür.
Kalbin taş kesilmemiş, yoklukla mühürlenmiş bir sır sandığıdır.
Ve bu ayaz, bedenime yağan bir kış değil,
İçimdeki cehenneme yağan bir rahmettir."

Çünkü sevenle sevilenin arası, gözü kör eden bir ışık hüzmesidir,
Dağ ile derviş, bakış ile sır; O’nun mahkemesinde tek bir davadır.
Ayıran her ne ise, henüz yırtılmamış bir tül perdeden ibarettir.

Selâm olsun can borsasında başını sevdasına yatıranlara!
Her secde, bir vuslat provası;
Her kelime, aynı yangının başka dildeki kıvılcımıdır.
Benim bu “hasret” diye inlediğim, okyanusa kavuşamamış bir damlanın isyanıdır!

Ben bu hiçlik hanında gecelerim;
Zira yokluk, ruhuma doldurduğum en eski şaraptır.
Evet, suretler trenini kaçırdım,
Ama mana istasyonu son sığınağımdır.

Sönsün bu şehrin bütün sahte güneşleri!
Ben Ay’ı bekleyen bir gece işçisiyim.
Çünkü Ay, Güneş’in haberini taşıyan en kadim ve en sadık casustur.
Ve bilirim ki bu gurbet, vuslatın giydiği bir kamuflajdır sadece.

Ay’da kaybolan, Güneş’in ta kendisi olur.

Sus.

Yanmak, bu yolun pusulasıdır.

Dinle.

Turgay Adlım
Kayıt Tarihi : 14.6.2025 00:16:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!