Kışlalarda güneş hep böyle mi batarmış,
Kızıllıklar kucaklarmış dağları bir özlem,
Bir kırlangıç uçarmış yükseklerde yalnız,
Böyle mi batarmış kışlada güneş hep gamsız.
Ellerimde kasımpatılar değil yumuk , yumuk.
Penceremden
Havalar ısındı biraz.
Ama kemiklerim,
Hala atamamış geçen kışın soğuğunu.
Hafiften sızlıyor belim tatlı , tatlı.
SEN
Sen, sen, sen.
Deme sen.
Sen bir gül destesinde gül iken,
Ben de sen.
SEVGİLİYE GURBETTEN
Ankara’da güneş doğuyordur şimdi.
Fütursuz, arsız, telaşsız.
Bir eylül sonu gerdiğim perdemizin,
Açık kalmış bir köşesinden,
Uzatmıştır başını içeri.
Artık siyah beyaz resimleri seviyorum.
Hani o seyyar fotoğrafçılarda çektirdiğimiz,
Ya da küçük kutu makinelerde,
Makaralara sarılı geniş filmlerle,
Kendimiz çektiğimiz..
SORGULAMA
Bebeğim, avradım.
Uğruna şişeler devirdiğim.
Asırlardır sevdiğim.
Yavuklum, çillim.
TK–150 Ankara Uçağı
Odanın en dip köşesinde yatanı,
Ot yorganı biraz daha çekiştirdi yukarı.
Çenesini, dikişleri patlamış yamanın yarığına iyice yerleştirdi,
Ve derin, derin iç çekti.
İnşaatın taze kireç kokusu ciğerlerinde,
ZAYİ İLANI
Ben beni kaybettim, gören var mı?
Hani günün en münasebetsiz saatlerinde,
Sokaklardan geçen o adam var ya?
Eskiler alırım.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!