Ateş Şiiri - İrem Doğan

İrem Doğan
3

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Ateş

O gün—
evren susmuştu.
Sadece adımlarımın sesi... ve sen.

Gözlerindeki ateş tüm sokağı tutuşturmuş—
O an... kaldırım taşları bile seni izliyordu.

Duruşun, çoktan fısıldıyor gerçeği:
bastığın her toprak seni efendisi olarak tanıyor—
bakışıyla dünyayı dizlerinin üzerine çöktüren bir Lord gibi.

Adımımı atıyorum sana doğru.
Ne gerginlik var içimde... ne de heyecan.
Çünkü senin en karanlık yanın bile, benim en aydınlık huzurum.

O an fark ettim biliyor musun?
Bir kez daha gözlerine bakarsam, evrenin kendisi bile aramıza giremezdi.
Ah, evet... ve bir kez daha gözlerine baktım.

Seni istiyorum.
O andan beri değil—varlığınla doğduğumdan beri.
Belki de hikayeler doğrudur, sevgilim.
İnsanlar iki ruh olarak yaratılır, görünmez iplerle birbirlerine bağlanırlar.
Nereye giderlerse gitsinler, kimlerle olurlarsa olsunlar...
doğru zaman geldiğinde
yine dönerler, diğer yarılarına.

Baksana hâlime,
aşkımı anlamlı kılsın diye, masallara bile sarılıyorum.
İşin en komik yanıysa sevgilim, mantık denen şeyi de aldın benden.

Bakışların... gülüşlerin... o öpüşler...
Dudaklarındaki sıcaklık değil,
benim irademdi eriyen.

Nasıl yapıyorsun?
Her şeyin bittiğine inanırken, kalbimin varlığını unutmuşken.
En son ne zaman içten güldüğümü bile hatırlayamazken...
Nasıl bana hayatımın en mutlu gününü yaşatıyorsun?

Hem de... hem de yalnızca yanımda olarak.
Bir konserde, bir kafede, bir sokakta...

Günüm—sensin.

Göremeyeyim yüzünde, uğruna ölmeyi göze alacağım o çizgileri...
dokunamayayım tenindeki yıldız ateşine.
Özlemden deliye dönsem de, bir an bile şüphe etmiyorum bizden.
Çünkü sen, sevgilim...
Bana uğruna yalnızca ölecek değil—yaşayacak anlar bahşettin.

Bir kez daha görebilmek için,
gülerken gözlerinin kısılışını.
Bir kez daha öpebilmek için,
arzuyla kıvrılan dudaklarını.

Ve bir kez daha,
teninin ışığında titreyecek ruhum,
bedenim adını sayıklayacak,
benliğimde kalan her şey, sana teslim olurken.

O ana kadar, yalvaracağım bir tek kıvılcımına.
Sense, her an fısıldayacaksın kulağıma yasakları.
Yine de, hiçbir şey bizi zincirleyemeyecek—ne yasaklar, ne de Tanrılar.
Günah dolu gecelerimizi, kırık kanatlarının ışığıyla aydınlatacaksın.

Senin olduğum an...
Tanrı'ma en yakın olduğum an,
ona ulaşabildiğim tek an.

İbadetim sensin, sevgilim.
Bir tek duam var: adın.
Ve kutsal mekânım,
senin kolların.

Kurtarma beni,
bağışlama.

Her gece,
her sabah,
her an.

Gör beni.
Bu kırık kızdan, bir Tanrıça yaratacağım.

Güç için değil, kazanmak için hiç değil.
Yalnızca...
ellerini tutabilmek için.
Şimdi değil—sonsuza dek.

Geçici sanıyorsun ya hislerimi.
Bu kelimeleri yazarken, bu aşkı iliklerimde hissederken...
kaç damla gözyaşından, kaç savaştan, kaç ölümden geçtim—bilmiyorsun.

Ama sana hep diyorum, sevgilim:
Göreceksin.
Benden de, aşkımdan da önce—
kendini göreceksin:
benim gördüğüm gibi.

Aynı anda, hem bir melek hem bir şeytan.
Hem bir Tanrı, hem bir ölümlü.
Hem zehir hem de şifa.

Bense içindeki karanlığa da ışığa da tapan,
her halini kutsalı sayan bir kadın.
Senin kadının.

Senin gölgende,
senin aşkın için bildiği tüm duaları fısıldayan,
düşmüş ve kayıp bir ruh.

İrem Doğan
Kayıt Tarihi : 13.12.2025 18:04:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!