Doksan dokuz Ağustos, ateşten sıcak geldi.
Bağrıma saplanıyor, sayılardan on yedi.
Her yıl o gün gelince, gözyaşımı tutamam.
Lokmalar hep dizilir boğazıma, yutamam!
Bu destan, hatıralar, acılar niyetine;
Hangi yürek dayanır, asrın felaketine.
Sakaryalı, depremle zaten tanışıyordu;
Fakat bu deprem değil, felaket yaşıyordu.
Artçılar kesilmiyor, şimdi ölçme zamanı;
Tahminler isabetli, herkes deprem uzmanı.
Kişioğlu çaresiz, şaşkın bütün insanlar;
Betonların altında son nefesteki canlar.
Köyden yeni çıkmıştı, belli ki nazar oldu;
Yepyeni apartmanlar, çoğuna mezar oldu.
Gökdelenler yerle bir, karıştı toz dumana.
Binaların altında ceset, canlı yan yana.
Enkaz yığını oldu, adeta can pazarı.
Zifir gibi karanlık, kayıp Adapazarı;
Kulaklar uğuldatan, acı dolu feryatlar.
Göklere yükseliyor, umutsuzca İmdatlar!
Mehmetçik mağdur iken, enkazlardan çıkmıştı;
Milletine seferber, gönüllere akmıştı.
Komutanlar, er gibi; kolları sıvayarak,
Adeta kalkan oldu, mağduru kavrayarak…
Haber üstüne haber; Gölcük’ten, Yalova’dan…
Başvekil’den beyanat: haber yok Sakarya’dan
Kimi yardım istiyor, “Alın beni buradan!”
Görünürde kimse yok, ses geliyor oradan.
“İmdat!” diye inliyor, medet bekliyor canlar;
Ne ile kalkardı ki, o koskoca betonlar.
Ana, baba yok oldu; yetim kaldı evlatlar…
Nişanlılar ayrıldı, yarım kalan muratlar.
Bütün evlatlar gitmiş, kalan iki ihtiyar;
Ağlaşıp duruyorlar; “Allah’ım bizi de al!”
Hiç kimsesi kalmamış, birkaç aylık bir bebek;
Hayat devam ediyor: “Inga! Inga!” diyerek.
Evladını yitirmiş, ana, döver dizini;
Betonla güreşiyor, bulmak için izini.
Bir “Ana” kurtarıldı, kucakta ölü yavru;
“Beni bırakın” diyerek, gitti ölüme doğru.
Sakarya’nın çilesi, bununla da dolmadı;
Hele bazı evlerden, bir tek canlı kalmadı.
Herkesin eşi, dostu, belki de bir hısımı;
Uzun zaman tutmuştuk, birçoğunun yasını.
Mucize olsa gerek, pek bahtiyar o anlar!
Günler sonra enkazdan çıkmıştı bazı canlar…
Deprem kırk beş saniye, sanma ki orda bitti;
Sakarya’da yıllarca sancısı devam etti.
Bütün malı yok olmuş, tasa ile bakan var;
Akşama zengin yatıp, sabah fakir çıkan var.
Felaket diz dövdürüp, gönüller dağlamıştı;
İlahi bir tecelli, eşitlik sağlamıştı.
Uçurumlar yok oldu, duygular pek yukarda;
Sosyete, zengin, fakir... Birlikte kuyruklarda!
Adeta kıtlık vardı, paranın kıymeti yok;
İste, onu da verir; ondan da cömerti yok.
Torpille işi olmaz, artık aramaz hatır;
Saraylardan kıymetli, o günlerde tek çadır.
Şehir filan kalmadı, bambaşka bir tür oldu;
Hele ki Çadır Kent’ler, ayrı bir kültür oldu.
Hükümet el uzattı, Türk Milleti adına;
Bütün Dünya koşmuştu, mağdurun imdadına.
Mal yarası sarıldı, kalmaz oldu sancısı;
Gönlümüzde duruyor kurbanların acısı.
Mazinin yâdı ile giderek kara düne;
Yüreğim parça parça, döndüm yine bu güne.
Mazlumoğlu nedendir, insanlarda gaflet var;
Her zaman aklımızda, şehitlere rahmet var.
Ağustos 2015
Dursun YelkenKayıt Tarihi : 17.9.2025 12:26:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!