Aşktı bu. En başında tarifsizdi, sonunda da. Çünkü bazı duygular ne adla başlar, ne de adla biter. Sadece yaşanır. Sessizce, delice, eksikçe…
Hasret, bir gölge gibi izledi beni. Her adımda, her sokakta, onunla yürüdüğüm anlar yankılandı zihnimde. Aynı banka oturdum, aynı kahveyi söyledim, aynı şarkıyı dinledim... Ama hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Çünkü “biz” olmadan hiçbir an anlam taşımıyordu.
Zamanla alışılır dediler. Belki alıştım, ama unutmadan. Unutmak değil çünkü mesele; yokluğunu öğrenmek. O yokken de nefes almayı öğrenmek. Ve her nefeste biraz daha eksilmek.
Yalnızlık, onun gidişiyle gelen bir misafir değildi. O hep vardı aslında, ama onun varlığıyla sessiz kalmıştı. Şimdi ise konuşuyor. Bazen sesimle, bazen gözyaşlarımla. En çok da sitemimle.
Benim sâdık yârim kara topraktır
Beyhude dolandım boşa yoruldum
Benim sâdık yârim kara topraktır.
Nice güzellere bağlandım kaldım