Cihan, hayatı boyunca pek çok şey gördü, ama en derin izleri en büyük aşkı, Rojin’i sevmesiyle başlamıştı. O, bir zamanlar karşılıksız bir sevdanın pençesine düşmüş bir adamdı. Ama ona göre aşk, sadece duyguların en güzel hali değil, aynı zamanda bir sabır sınavıydı. Bir zamanlar karşısında mutlu bir şekilde gülümseyen, gözlerinde dünyayı taşıyan birini görmek, içindeki tüm karanlıkları aydınlatan bir ışık gibiydi. O kişi, Rojin, Cihan’ın hayatındaki en parlak yıldızdı. Ama zamanla, o ışık bir gölgeye dönüştü. Rojin, Cihan’ın hislerini bir kenara bırakmış, belki de hiç fark etmemişti. Cihan için bu, yıkılmak demekti. Çünkü o, aşkı sadece bir arzu, bir ihtiyaç değil, aynı zamanda bir fedakarlık, bir bağ kurma yolu olarak görüyordu. Fakat, karşısındaki bu duyguları paylaşmadıkça, Cihan’ın sabrı ve sevgisi daha da büyüdü.
Her gün, Rojin’in yanına yaklaşırken kalbinin hızla atması, ne kadar sevdiğini yeniden hissetmesi, ona olan özlemi her geçen gün artarken, sevdanın karşılıksızlığı onu adeta yavaşça eritiyordu. Ama o, hiçbir zaman pes etmedi. Zamanla bu karşılıksız aşkın ona kazandırdığı sabır, ona bir içsel huzur verdi. Onun bu duyguları taşıması, bir nevi kendini keşfetmesi gibiydi. Sevgisiz bir dünyanın içinde, sabırla sevmenin ne demek olduğunu öğrendi.
Cihan, her gün Rojin’e daha yakın olabilmek için her türlü çabayı harcadı. Birlikte geçirilen birkaç an, ona bir ömür boyu mutluluğun kapılarını aralayacak gibi hissettirdi. Fakat sabır, öylesine güçlü bir duyguydu ki, Cihan hiç bir zaman bu aşka karşılık beklemedi. Her bir anın, onun için paha biçilmez olduğunu düşündü. Gözlerinde bir hüzün olsa da, içinde umudu taşıyan bir ışık vardı. Karşılıksız aşka olan sabrı, onun büyüklüğünü gösteriyordu. Bir aşkı tüm kalbiyle kabul etmek, ona sadece duygusal bir bağlılık değil, aynı zamanda hayatın anlamını, zamanın ne kadar değerli olduğunu gösteriyordu. Her sabah Rojin’e yazdığı birkaç kelime, belki de bir bakış, belki de hiç fark edilmeden yaptığı küçük jestler, ona yetiyordu. Cihan, aşkını kendisine saklamakla yetinmiyor, Rojin’in mutlu olduğunu görmenin huzurunu yaşıyordu. Birinin kalbine dokunabilmek, en güzel ödüldü ona göre.
Zaman ilerledikçe, Cihan’ın sabrı arttı. Karşılıksız bir aşkla yaşamayı öğrenmişti. İçindeki sevgi, ona güç veriyor, dünyanın zorluklarına karşı daha dayanıklı olmasını sağlıyordu. Rojin’e olan sevgisi, bir anlamda hayatının amacı haline geldi. Her gün onun için biraz daha büyüyen, biraz daha güçlü bir sevgi oluşturdu. Bu sevgi, hiç bir zaman tükenmeyecek bir kaynağa dönüştü, çünkü gerçek sevgi karşılık beklemeden verilen bir şeydi. Cihan, sabrının meyvelerini asla beklemedi. O, aşkın en güzel yönünün, sevmenin ve sabretmenin gücünde olduğuna inandı. Eğer bu aşk ona hiç bir zaman karşılık vermezse, bu onun kalbinin güzelliğini değiştirmezdi. Her gün, biraz daha sevdi, biraz daha sabırlı oldu. Çünkü içindeki aşk, onu daha iyi bir insan yapıyordu. Rojin belki de asla bu hisleri fark etmeyecekti, ama Cihan için önemli olan, o duyguyu yaşamak ve kalbinin en derin köşelerinde bu sevgiyi saklamaktı.
Ve bir gün, bir an geldi. O an, tüm sabır ve sevdanın ödüllendirildiği andı. Karşılıksız aşkın sabrı, zamanla kendini gösterdi ve Cihan, en büyük ödülünü aldı: Rojin, ona olan sevgisini itiraf etti. O an, Cihan’ın sabrının ve sevdanın ne kadar değerli olduğunu herkes fark etti. Ama Cihan, bu sevdanın karşılık bulmuş olmasından ziyade, o sevdanın içindeki sabrın güzelliğini kutladı. Çünkü o, aşkı sadece almak değil, vermek olarak görüyordu. Ve işte sabrının en büyük ödülü, sevmenin ve beklemenin değeriyle, hayatının en anlamlı anına dönüştü.
Kayıt Tarihi : 7.3.2025 21:02:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!