Bir varmışsın bir yok
Yokluğun varlığın bir
Kadehimde bir salkım üzüm
Evvel zaman içinde şişelenmiş hüzün
Yokluğun kaf dağının ardına özlem kadar büyük
Benimkisi çölde bizden bir serap görmek
Sonrası göz alabildiğine kaktüs çiçekleri
Öncesi karanlık kum fırtınalarından ibaret
Sus(a) mayalım
Kumdan kaleler fethedip dalgalara teslim etmek
boğazım kurumuş yudumlamayalı yalnızlığı
sessiz
öldürsen bıçak açmaz ağzını
oturur kendi gürültünü dinlersin
kafanı şişirense kulaklarındaki zangoçtur
bakışların dipsiz kuyulardan su çeker
çıkrığı boşaltır rakımı demlerim
yüzümü nefesinle yıkamışım çünkü çoktan
zamanı rakı şişesinden bilmeyi
senden öğrenmişim ansızın
baktım ki bakamıyorum
Tepemde dolaşan martılardan
En yaşlısına odaklıyorum gözlerimi
Çünkü daha yüksek
Gözlerinin ona değmiş olma ihtimali
Martı çığlığından bahsederler ya şiirlerde
Sıkı giyin yarın
Çünkü ne kadar sarsam seni
Yeterince saramam
Nefesim kesilir
Isıtamam
çok balkonlar yıkadım yalnızlığımla kolkola şiir dökerek
oysa hep dumanaltı bir oyun masası kadar kalabalıktı balkonlarım
yanyanaydı rengahenk saksı çiçeklerim istenmeyen böceklerim
çamaşır ipine gece serinliğini mandallayıp sevişmişliklerim
şimdi ben hayata ve sana dönük
İçinde olmadığın planlar yerine
Hayaller düşürüyorum aklıma
En pembelerinden seçip
Uyumadan önce
Ve uykularımı kamaştırıyorlar diye
Tadımız kalmamıştı
Gözyaşlarımızı sildik önce
Ve seviştik bütün gece
Ardından suya verdik karışmış terimizi
Ne basacağız şimdi yaralarımıza
Tuzumuz da kalmadı
Doğduğum günlerde
Gençlikler park edilirmiş
Kanlı parkalar içinde
Gençlik parkının
Parke taşları üzerine
Çelik çekirdekler biriktirerek yüreklerinde
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!