Araç Şiiri - Fatih Lütfü Aydın

Fatih Lütfü Aydın
305

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Araç

Rahman 33’e göre,
Kurtulmak için dünya zorluklarından,
Mutlaka yararlanmalı bir araçtan.
Herkes gülmeye, huzura aç.
Huzur için gerekli bir araç.

Der ki 33. Ayetinde Sure-i Rahman
O araç güç ve yetki, o araç bir sultan,*
İşte o sultan, yol gösterici, yola erdirici Yüce Kur’an.
Takva sahibini hak yoluna erdirir, yaparak Sultan.*1

Bakara Suresi 2 – 5. Ayetler,
Takva sahiplerini işaret eder.
Bakara, 282’de Hz.Allah,
Takva sahiplerine öğretmenlik edeceğini söyler.*2

Çıkış yolu takva3 ile,
Böyle yazılmış Talak, 2,de.4
Takva Kur'an'ı yaşama geçirmek,
Canlı Kur'an olup,
Kur'an şerbetini ruha içirmek.

Şerbet Kevser Şarabı'dır,
Nur, 36 daki ev sahiplerine hakktır.
Dünya şarabından ayrı bir şaraptır.
Dünya haramlarına düşmüşe, yasaktır.

Saygılar ve Sevgiler.
29.03.2016
Fatih Lütfü Aydın

Bu dosyada ki tüm ayet Türkçe anlamları Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’e aittir.

Rahman, 33

Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin bucaklarından/köşelerinden geçip gitmeye gücünüz yeterse, hadi geçin gidin. Bilgi ve güç dışında bir şeyle geçip gidemezsiniz!

Yâ ma'şerel cinni vel insi inisteta'tum en tenfuzû min aktâris semâvâti vel ardı fenfuz(fenfuzû) , lâ tenfuzûne illâ bi sultân(sultânin) .

1. yâ: ey
2. ma'şere: topluluk
3. el cinni: cin
4. ve el insi: ve insan
5. in isteta'tum: eğer gücünüz yetiyorsa
6. en tenfuzû: nüfuz etmek, nüfuz ederek geçmek, çıkmak
7. min aktâri: çapından, çaplarından
8. es semâvâti: semalar, gökler
9. ve el ardı: ve arz, yeryüzü, yer
10. fe unfuzû: o halde, haydi
11. lâ tenfuzûne: nüfuz edemezsiniz, geçip çıkamazsınız
12. illâ: ancak, olmaksızın
13. bi sultânin: bir sultan*, bir güç

*İslâm Ansiklopedisi Sultan maddesinden bir alıntı.

Diğer taraftan insanların ve cinlerin Allah’ın huzurunda hesap vermekten asla kurtulamayacaklarını ve O’nun mutlak iradesine rağmen hiçbir şey yapamayacaklarını ifade eden âyette (er-Rahmân 55/33) zikredilen sultan “evrenin sınırlarını aşmayı mümkün kılacak bir güç, Allah tarafından bahşedilen bir yetki ve imkân” mânasına yorumlanabilir.

*1Bakara

2.

İşte sana o Kitap! Kuşku,çelişme, tutarsızlık yok onda. Bir kılavuzdur o, korunup sakınanlar için.

Zâlikel kitâbu lâ reybe fîh(fîhi) , huden lil muttekîn(muttekîne) .

1. zâlike: işte bu, bu
2. el kitâbu: kitap
3. lâ: yok, değil
4. reybe: şüphe
5. fî-hi: onun hakkında, onun içinde, onda
6. huden: hidayet, hidayete erdiren
7. li el muttekîne: takva sahipleri için

3.

Ki onlar, gayba inananlar, namazı kılanlardır. Ve kendilerine rızk olarak verdiklerimizden, başkalarına pay çıkaranlardır.

Ellezîne yu’minûne bil gaybi ve yukîmûnes salâte ve mimmâ razaknâhum yunfikûn(yunfikûne) .

1. ellezîne: o kimseler, onlar
2. yu'minûne: îmân ederler
3. bi: ile,... e
4. el gaybi: gayb, bilinmeyen
5. ve yukîmûne: ve ikame ederler, hakkıyla yerine
6. es salâte: salat, namaz
7. ve mimmâ (min mâ) : ve o şeyden, ondan
8. razaknâ-hum: onları rızıklandırdık
9. yunfikûne: infâk ederler, (Allah yolunda)

4.

Hem sana vahyedilene hem de senden önce vahyedilene inananlardır onlar. Âhıreti gereğince kavrayıp anlayanlar da onlardır.
Vellezîne yu’minûne bi mâ unzile ileyke ve mâ unzile min kablik(kablike) ve bil âhireti hum yûkınûn(yûkınûne) .

1. ve: ve
2. ellezîne: o kimseler, onlar
3. yu'minûne: îmân ederler
4. bi mâ: şeye
5. unzile: indirildi
6. ileyke: sana
7. ve mâ: ve şey
8. unzile: indirildi
9. min: den
10. kabli-ke: senden önce
11. ve: ve
12. bi el âhireti: ahirete (ruhun ölümden evvel Allah'a ulaşmasına)
13. hum: onlar
14. yûkınûne: yakîn hasıl ederler (kesin olarak inanırlar)

5.

İşte bunlardır Rablerinden bir hidayet üzere olanlar, işte bunlardır gerçek anlamda kurtuluşu bulanlar.

Ulâike alâ huden min rabbihim ve ulâike humul muflihûn(muflihûne) .

1. ulâike: işte onlar
2. alâ: üzere, üzerinde,... e
3. huden: hidayet
4. min: den
5. rabbi-him: kendi Rab'leri, onların Rabbi
6. ve: ve
7. ulâike: işte onlar
8. hum: onlar
9. el muflihûne: felâha erenler, kurtuluşa erenler

*2Bakara, 282

………..Allah'tan korkun. Allah size öğretiyor. Allah, her şeyi en iyi biçimde bilendir.

vettekûllâh(vettekûllâhe) , ve yuallimukumullâh(yuallimukumullâhu) , vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun) .

98. ve ittekû: ve takva sahibi olun
99. allâhe: Allah
100. ve yuallimu-kum: ve size öğretiyor
101. allâhu: Allah
102. ve allâhu: ve Allah
103. bi kulli şey'in: herşeyi
104. alîm(alîmun) : bilendir

Maddi olarak (bedenen) göklerin ve yerin bucaklarından geçmek için söz konusu olan araç Sultân’dır. Bunu manevi açıdan da düşünecek olursak ruhun bedeni ve madde alemini geçmesi için gereken araç ta yine Sultân’dır, yani Kur’an’dır. Kur’an’ın enerjisi ile ruhumuzun yüksek enerji boyutuna ulaşıp bedenimizden özgürce çıkması neden söz konusu olmasın. Zaten öldüğümüz de isteğimiz dışında ruhumuz bedenimizi terk ediyor. Takva http://fatihltfaydin.tr.gg/Takva-Prof-.-Dr-.-Suleyman-Ates.htm ile ruhumuz yüksek enerji boyutuna ulaşabilir. Doğrusunu Hz. Allah bilir. F.L.A.
29.03.2016

Aşağıda ki alıntının adresi…. http://fatihltfaydin.tr.gg/Sultan-Prof-.-Dr-.-Suleyman-Ates.htm

Ey cinler ve insanlar topluluğu, göklerin ve yerin bucaklarından geçip gitmeğe gücünüz yeterse geçin gidin. Ancak kudretle geçe¬bilirsiniz. (Rahman: 89/33)
89/33'ncü âyette, Allah'ın huzuruna hesap vermeğe gelen cinlerin ve insanlara hitaben, bu hesaptan kaçıp kurtulmaya güçleri varsa göklerin bucaklarına, uzak köşelerine kaçmaları buyurulmakta, bunu ancak sultân ile başarabilecekleri belirtilmektedir.
Kur'ân-ı Kerîm'de, genellikle burada olduğu gibi gökler çoğul olarak, yer ise tekil oiarak kuİlantiır. Tekil olarak kullanılan Arz, insanların, üzerinde yaşadıkları ve kendisinden yaratıldıkları Dünyâ'dır. Bu âyetlerde bu Dünyâ hayâtından sonra Allah'ın huzurunda hesap vermek üzre duran günahkâr cinlerin ve insanların, o yüce Hâkimin azâb kararından kaçıp kurtulamaya-cakları, göklerin ve yerin uzak noktalarına, derinliklerine de geçip gideme-yecekleri, çünkü uzayın derinliklerine ancak kudret ile gidileceği anlatıl-maktadır. Yani âyetlerin amacı, âhirette yüce Mahkemenin kararından kurtul¬manın mümkün olmadığını temsil yoluyla vurgulamaktır. Fakat işaret edilen gökler ve yer, şu gökler ve şu yerdir.
Şimdi burada cinlerin ve insanların göklerin ve yerin derinliklerine hiç geçemeyecekleri değil, fakat ancak kudret ile geçebilecekleri, göklere geçmeğe ne kadar uğraşsalar, üzerlerine gönderilen alev ve pullanmış bakırlarla engellenecekleri, bu engelleri yenemeyecekleri anlatılıyor.
İnsan oğlu bugün Aya ulaşmış, içinde bulunduğumuz Güneş sisteminin bazı gezegenlerine insansız peykler de göndermiştir. Fakat henüz kendi güneş sisteminin dışına çıkmadığı gibi, kendi sistemimizde de Ayın sınırından öteye gidememiştir. Zaten çıkması da pek mümkün görünmemektedir. Çünkü buna çok engel vardır. Bir uzay gemisinin Dünyâ atmosferinden kurtulup tekrar ona dönmesi sıralarında aracın atmosferle sürtünmesinden meydana gelen çok yüksek ısının, aracı yakmaması için aracın ısıya dayanıklı porselenlerle kaplanması gibi çok tedbir alınmıştır. Ama bu, Güneş sisteminin içinde böyledir. Ya bu Güneş sisteminden kurtulup başka bir Güneş siste¬minin alanına girmesine insan m ne ömrü yeter, ne de buna imkânı olur. Evvelâ insan oğlunun, sür'ati ne olursa olsun, herhangi bir araçla Güneş sisteminin dışına çıkmasına ömrü ve imkânları yeterli değildir. Güneş sistemi içinde bazı yıldızlara gitme çabaları olacağına âyette işaret vardır ama insanların daha fazla ileriye gidemeyeceklerine de işaret vardır. Çünkü Güneşten ve diğer güneşlerden gelecek, sürtünmelerden doğacak, parçalanan yıldızlardan yansıyacak çeşitli zararlı ışınlar, bütün çabalan sonuçsuz bırakır.
Göklerin derinliklerine geçmek mümkün olmadığı gibi yerin ta merkezine geçmek de mümkün değildir. Çünkü yerin merkezi ateştir. İnsan oğiu, bu ateş korunu delip de dünyânın bir yanından girip öbür yanından çıkma imkânını bulamamıştır, herhalde bulamayacaktır da. Çünkü merkezde gittikçe yükselen ısılar ve korlar, bütün maddeleri eritir. Öyle ise insanın yetkisi sınırlıdır. İnsan ne yerin derinliklerine, ne de göklerin bucaklarına geçecek kudrete sahiptir.
Esasen âyetin amacı bunu anlatmak değil, biraz önce söylediğimiz gibi cinlerin ve insanların, Allah'ın huzurunda hesap vermekten hiçbir suretle kurtulamayacaklarını vurgulamaktır. Ancak bu mânâ, Kur'ânın genel üslûbuna uygun olarak temsili ve tasviri bir surette anlatılmıştır. Bu ifadede bilimsel gerçeklere de işaret sezmekteyiz. Fakat âyette mutlaka bugün ulaşılan teknik ilerlemeler kastedilmiştir, diye kesin bir hüküm veremeyiz.

3 http://www.antoloji.com/takva-19-siiri/
4 Yaşar Nuri Öztürk: Sürelerini doldurma noktasına geldiklerinde o kadınları ya örfün gerektirdiği biçimde tutun yahut da yine örfün gerektirdiği şartlarla onlardan ayrılın. İçinizden adalet sahibi iki kişiyi de tanık tutun. Tanıklığı Allah için tam bir biçimde yapın. Allah'a ve âhiret gününe inanan kişiye işte bu şekilde öğüt verilmektedir. Kim Allah'tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu nasip eder.

Fatih Lütfü Aydın
Kayıt Tarihi : 29.3.2016 11:18:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Fatih Lütfü Aydın