Bir sarı hazana düştüm anne
Ne çiçeğim kaldı ne özüm,
Dert közünde piştim anne
Ağlamaklı iki gözüm.
Hangi topraktan höllüğüm
Hangi kumaştandı önlüğüm?
Hayat kaç ilmek anne
Dünya kaç düğüm?
Sen gören gözümsen eğer
Ben neden öksüzüm?
Her doğan güneş evrensel ise
Niye zifir gökyüzüm?
Irmak kaç kıvrım anne
Kaç büklüm dağlar ovalar?
Kaç batımlıktır gün
Neden geceyi kovalar?
Hani hep derdin ya,
“Ana gibi yar Bağdat gibi diyar olmaz” diye
Ah annem ah,
Sen yorgun Bağdat argın şimdi.
Bütün yollar uçuruma açılı
Her yer kan revan,
Yavruların dilinde ''el aman''!
Çığlık çığlığa dönmekte devran.
Denizlerde zıpkın yedim
Şimdi sürgünüm öte beri,
Kim bilecek anne kim?
Benim öldüğüm yeri.
Gönül eskimiş bir zaviye
Hislerim ilimsiz medrese,
Ve sanki ecelim tetikte nizamiye
Namlusu çevrilmiş adrese nefes nefese.
Umut bayraklarım indi birer birer
Teslim oldum sevdanın kalesine,
Üzüldükçe yüreğim devrine girer
Uzanır sabrımın rahlesine.
Ah annem ah!
Ben o yârsız edemedim
Ayrılsam günah kavuşsam günah
Bir adım yol gidemedim.
Son kez soruyorum anne
Gülüm kaç yaprak dalım kaç kucak?
Ayağımda hasretten pranga var yine
Bu can nasıl kurtulacak?
Biliyorum büyüdüm kocadım ama
Yine de kucağına alsana beni
Götürsen çocukluk çağıma
Uyutsan bu yorgun bedeni.
Ve tutsan ellerimden sımsıkı,
Bal yeşili gözlerime bakıp yine Arslan'ım desen
Uzatsan ayaklarını ben altından cenneti öpsem
Olmaz mı? Olmaz mı annem?
Değerli bir hocam'ın (H.Y.)
'' ANNE'' adlı şiirine nazire olarak yazılmıştır...
Kayıt Tarihi : 14.4.2015 15:18:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!