çocukken uçmaktı hep hayalim
kuşlar nasıl uçar,Allah niçin bizi kuş yapmadı
'Allah'ın eşekleri miyiz ' sualim
kime anlatıyorum ki,ben de bilmiyorum
Allah aşkına her şeyi anlatmak mecburiyetinde miyim
annesi olan her bir çocuk kimsesiz,yetim değildir
bir serçe kuşu kanatlarını yelpaze yaparak gagasını açan
yavrusuna yem verişini,o anki mutluluğu sevinci tahmin
etmek zor olmamalı
acaba!
acaba akşamları karanlık çökünce annesinin kanatları
arasında başını çıkarıp gözlerini yarı açık,yarı kapalı
sıcacık anne tüylerinin sıcak ten kokusunu,kalp atışlarını
dinleyerek mi sabahı,güneşi aydınlığı yeni günü mü bekler
yoksa!
yoksa yalnız başına aç karınla bir ağaç dalına konmuş
titrek zayıf güçsüz tırnaklarıyla incecik dala tutunmuş
rüzgarın,baykuşların korkusuyla mı yaşamaktadır.
tahmin etmek zor olmalı
ne fark eder ki
onu kucaklayan,okşayan yatağını yorganını hızırlayan aşını
veren annesi yanında olmadıktan sonra siler hep göz yaşını
nasıl olsa o,bir serçe yavrusu
sıkıntıya tedirginliye baskıya korkuya maruz kaldıkça
kanatları ile o küçücük dünyasında yaşamaya direnecek
bense bir insan yavrusuyum kuş değilim serçe de değil
ve ben yine bu halimle uçmak isterdim
anne!
anne, Allah nerde dir?
'O, göklerdedir yavrum'
gökleri tanırdım masmavi kubbeyi köyümün tepelere yapışık
zirvelerine çıksam avuçlarımla dokunur Allaha varırdı aşık
anne
anne, biz Allahın nesi yiz?
'kullarıyız oğlum,kulları...'
yani çocukları değiliz değil mi?
'yok oğlum Allahın çocukları yok...'
o zaman eşekleriyiz...!
ardı ardına çocukça saf ruhla sorularla yormuştum anamı
incecik bir ruh haliyle gecelerimi süslerdi rüyalarımı
geldi aklıma köyümden en uzak yere kadar bir merdiven olsa
yukarı diklesem ve basamakları bir çıksamda Allahıma arşa
O'na varırdım orta yaşlı aksaçlı mühteşşem güzellik anne şemalli
şefkatli hoş halli güzel ellerine alıyordu hayalli Allahım
işte O Allahım!
hoş hay alim!
...
anne seni nasıl tarif edebilirim
ginnes rekorlar kitabına kesin şivist yüklemiş kadın olur
beraber bir ilkbahar sonu ilk yaz başı haziran ayı ortaları
yeni kurmuş olduğun saray misalı yuvaya çamurdan gömmeli
kovara babamın merkeple ta uzak köylerden almıştı beyaz taşı
avluda kireç ocağına çalı çırpı ve asma budaması(şivist) dal artığı
beraber sen önde ben arkada,ikimizde yalın ayakla yürüyorduk
dedemgillerin bağına,mısabk üzümü benek benek olmuş koruk
çocukça bir yaşam haram helal bilmezliği annemin hakkı vardı
ama sen kadındın evlenmiş babam kocandı artık töre sardı
biliyordum,iştahın vardı ama artık o tanıdık bağ senin değildi
kader hele seninkisi acılı yeter
yüklendin römorktan beter
yalın ayak,beden kan ve ter
anne!
...
sümüklü halimle çok kere beni okşadığını hatılarım
ayağıma batan dikenleri nasırlı ellerinle çıkardığını da
tan ağırmadan iki testiği omuzlayıp çeşme yulunu tuttuğunu
diyarbakır el işi bakır tabaktan sıcacık mercimek çorbasını
doldurup tandır ekmeğini ince ince doğrayıp sapı kırık tahta
kaşıkla ağzıma verdiğini de hiç unutamam
anne
...
artık oğlunuz büyümüştü
babamdan el yazması bir elifba
Kur'ana verdiniz
Allahı tanıyordum
ailenin gururuydum
...
ah anne!
sarayımız yıkıldı,beyaz kireçli imalatın kövarların her şeyin
yoktu artık,köyde göçbeydik baba taşımış olduğu saraytaşları
ağır yük ve yıkıntıyla sonuçlanmış bedenini içten içe kemirmişti
hastaydı hem candan hem de maldan siirte giti ameliyat oldu
mide den acımasız yaşamın yükünün yarısı artık omuzlarında
anne
...
okul yok köyde manevi yanında maddi dünya gerekliydi hayata
babamım ısrarı ' oğlumu okula göndermem lazım.hemde kazaya'
tanıdık aileye,ikinizin aylarca kaçıştıklarınız sığınıdığınız ağa evine
anne
...
anne
hatırlarmısın sen ve dedem ve canım merkebimle yola koyulduk
günboyu köy köy yol yürüyüp akşam ilçeye varınca yorulmuştuk
hiç unutmam anne ilkkez kara taşıtını karayolunda gürüyordum
yola yaklaştığımda saf çekine çekine korkakça tir tir titreyerek
yola yanaşmak istemiyirek de olsa ellerimden tutup geçirdin
yolu geçince öyle bir hızla karşıya geçtim ki,hala koşuyorum
anne
...
ve ertesi gün beni yalnız başına bene ele verirken
arkandan gözyaşı ve hasretini bana bırakıp gidişin
tek teselim Allahım ve namazımla kaldım...
anne
...
artık beslemeydim
özgürlüğüm elimden alınmışıtı
besleme çocuğunun yaşadıklarını sana anlatamam anne
sen bir serçe anne ben yavrusu oluvermiştim kaderine
terk edilerek,küçücük ince bir dala tutunarak bıraktın
anne!
...
dört gözle sömestri tatilimi beklediğim an gelmişti
dayım nezir katır sırtına alıp aynı günde köye geldik
ama sen yoktun anne!
İnce (verem) hastalığına yakalanmış diyarbakıra hastaneye
yatırılmıştın benden habersiz niçin haberim yoktu anne
artık babadan sonra anne de yarım insandı yarim anne
bizleri öpecek, yemek yedirecek,onları doyasıya okşayacak
bir anne özlemi vardı ailemizde.
anne!
...
tam kırk yıla yakın kürek mahkümleri gibi tülbentine rükün
koruyucu maske dudaklara bizim olmayacaktı kesin huküm
tabak,kaşık tas yorganların ayrı olacaktı ilaçlara mahküm
ne zor bir hayat değil mi
anne!
...
kırk yıl dile kolay değil,
hiç okumamış cahil köylü kadını annem için bir hiç
ben ve kardeşim yakalanamadık bir ablam hariç
o da senin gibi kadındı bizden sana daha yakındı
yolunu takip edip aylarca hastanede aynı derten yandı
ona koca olacak adam kendisini sen hastanedeyken
çocuk yaştakandırıp kaçırdı anlaşılan fırsatı kollamıştı
hastalanınca terk edip üzerine-üstüne kuma getirmez mi
anne!
...
suç kimde...!
biz bize alışmıştık
iki yarım ebeveynle başbaşa
başa gelen Allahtan isyanımı yok haşa
oğulların büyümüş gencecik delikanlılar
her gören genç kızın gönlüne taht kurup oturmuşlar paşa paşa
anne!
...
ilk ve orta öğrenimi mi sensiz ve yalnız başına hep dışarda
okumuş liseye devam eden oğlun(oğulların) vardı
mükemmel bir iman ve inançla yoluna yorulmadan devam ediyordu
onsekizine girmiş baba önerisiyle dini bir okula ille yollanmış
iki yarım insanın yeşerecek fidanıydım asi ruhlu sıcakkanlı
bir delikanlı olarak umutlarınızı suya düşürdüm anne!
...
o, umut bağlamış olduğunuz oğlunuz yoktu artık
rüzgarlar tersten yüzüne sert esmeye başlaşmıştı
diyalektik ve tarihi metarayalizmle felsefeyle...vb.tanışmıştı
İşte böyle anne
seni ve babamı çok çok incitimiştim
Kur'anı terketmiş,hasan elbennayı seyit kutubu unutmuş evlat
marks engels lenin le haşır neşir olmuş felsefeye bir davet
hani ruhlar değişmezdi
ruhlar değişir huy değişmez anne!
huyum hiç değişmedi
dürüst,karakterli tamamiyle insanlığa hizmete adamıştı kendini
neydi gördüğü kimine göre bir hayal kimine göre yeni
bir yaşama biçimiydi
anne!
...
bana köyü anlat
anne!
' köy anlatılamaz ki oğlum
siz okulda babanız hastanede yalnız başımayım
çaresiz be mecal kadınım
hiç unutmaycağım çokça zor günler yaşadım
günde üç kere harmancıka-benderkêye gider gelirdim
ilkin keçi ve koyunlar
sonra büyük baş hayvanlar
enson da kuzu ve oğlaklar
Ayşe kadın naçar
birgün hayvanların (büyükbaş) gütme sırası benimdi
sabah erkenden hazırlığımı yapıp harmancığa gittim
bir de ne duyayım, Azo, 'ayşo keçi sırası de senin'
demez mi?
Oğlum inan Allahtan donup kaldım, ayrıca hakarete
'oğullarını okula gönderirsen,onlar keyiflerine
sen dertlerinle uğraş,gel de ayşo hanım çobanlık yap '
xuda delile bê delile ye-Allah kimsesizlerin çaresi
bir baktım osman dayın hızır gibi çocuklarıyla hazır
'Ayşe abla,sen ve çocuklar(selam ve selim) davara
ben de keçilere ' de mez mİ?
Allahın sen Kadirsin,
Allahım sen Rahimsin
Allahım her yerde hazır ve nazırsın
kimsesizlere çare ve ve dostsun!
çocuklarla dağa davarları (köysürüsü) otlatmaya çıktık
öğlen vakti m. emin dayı sarnıcı başında mola verdik
Allah ne kısmet ettiyse onu yedik namazımı da kıldım
bir de ne göreyim bir haykırış bir bağırış ve naralar
köy çocuklarından duyduk ki yakında varmış vaşi kurt
içimde hasıl oldu bir korku ve ardında küt küt...
bir dua bin bir şeyh muşayih nerde varsa bir evliya
dilimin söyleyebildiği kadar dua ettim yalvardım Allaha
çocuklar' yavrularım hayvanlarımız toplattıralım 'dedim
...
Allah'tan o gün sağ ve selametlen sürüyü otlatıp eve
getirdik...
İşte böyle oğlum,yalnızdım ama varsıldım.
iki öküzüm vardı dillere destan,
yirmiye yakın koyunum vardı herbiri bir gülistan
keçilerim vardı,oğlaklarım,kuzularım sizin yerine
onları okşardım,onlar benim pir paçamdılar çok çok
tatlı şirin sevimli hayvanlardı.
hele bir katırm vardı maşallah bir kadana gibiydi
işte bu hayvanlarla işlerimi yerine getiryordum
çift sürme köylü öküz karşılığı yapardı,
yük taşımada köylü katırıma karşılık yardım ederdi
Allah işimi hep rast getiridi
hele osman dayınızın yakın komşunun damına gelip bana
' Ayşe abla, Ayşe abla! var mı bir ihtiyacın?
Varsa çocuklar evde sana yollayayım yardım etsinler'
demesi dünyalara değerdi,dünyalar benim olurdu o an
...
yalnızdım oğul,
ne oğul,ne bey!
hep sizin için uğraç verdim
inan Allahtan bazı geceler de yemek yemeden,sobamı
yakmadan yorgun ve bitkin bir halde,kılardım namazımı
yatağa yığılırdım sabah şafak sökmeden kalkardım
oğlum dayınızın size çok emeği var sakın ha!
ona gereken değeri verin, saygı ve hürmeti eksik etmeyin
size vasiyetimdir yoksa sütümü Asla helal etmem!
...
işte böyle oğlum!
Allahıma şükrediyorum o sıkıntıdan bizi kurtardı
hiç mi hiç köyü ve köy haytını özlemiyorum!
hep dert ve çileyle geçti bir ömür!
sana ikinci vasiyetim, öldüğümde beni sakın ha
köye götürüp oraya gömmeyin...! **
Alpler-karpatlar dağlarından biri olmalıydı
bir dağ keçisi-geyik sürüyü arkadan aheste ahaste
yavrusuyla beraber takip ediyorlardı
yavru hasta anne de ona hasta yaşam acımasız
yavru yoruldu yere çömeldi anne ısrarı lakin ölüm zamanı
anne terk eder mi ki yavrusu yerde gözleri açık nazik nazik
anne gözetir ne uzak pek yakın otlara ot yer yanına yatar
ölmüş ölümünü haber verir leş yiğici kartallar kargalar
anne bir sağa bir sola kartaları boynuzlarla kovalar
biri gider diğeri ölü yavruyu gagalar önce gözler
anne çaresiz bakar yavru gözsüz yalnız başına kalır öksüz
bu dünya çok acımasız anne yavrusuna
ben aneneme kaldım naçar ve takatasız
hayalerimi sösleyen bir belgesel tabiat ana mükemmel kusursuz
tabiat ANA!
...
yuva yalnız anne ve babaya kalmış
eski saray yerine yeni bir virane kurulmuş
el emeği göz nuru bir birikintiyle
babamın ikinci senin birinci
hac farizesi yollculuğu başlamıştı
evet anne hac farizesine yolculuk
hatırladığım kadarıyla her sene üç aylara niyetliydiniz
hayatta bir kerecik olsun farzı kaçırmadınız
helal lokmadan başka ne siz yediniz ne de bize yedirdiniz
temiz bir aile!
dürüst bir aile
fakir bir aile
namuslu bir aile
dertli bir aile
gerisi olan her ne varsa hayatta nafile
anne!
...
dönüşte baba hastalandı yıllarca kaldı yatalak
bir sen kaldın evin reisi sesiz aldın her nefesi
hala tülbentin ağzına dayalı
...
hadi anlat anne
' ne anlatayım oğul-çi bejim lawo'
hastalığının müsebbibini...
'...bir kış günü hava açık yarım metre kar kış güneşi var
o zamanlar olanaklar bu zaman ki kadar elverişli değildi
banyo,hela yoktu,haftada ancak bir günü temizliğe ayırırdık
umumi köy banyosu vardı köy çeşmesinin başındaydı kavılê şuye
sabah erkenden ev işlerimi tamamlayıp kazanı omuzlayıp yola
koyuldum ilkin senin ve kardeşinin başlarını yıkadım ve sizi
eve yolladım babanızın yanına bende çamaşırları ve ablanızın
da başını yıkadıktan sonra bende başımı en son yıkayıp alel
acele mintanımı-fistanımı altsız,oğlum nerde içlik üstlüğü
sabah yıkayıp bir çitin üzerine güneşliğe kurusun diye astım
banyodan sonra tekrar o mintanı giydim testimi de acele acele
doldurup yola koyuldum mintanım kurumamıştı saçlarımın suyuyla
ve testinin ağzından hızlı koşmamla çalkantısından omuzlarıma
dökülen su bedenemi yaktı eve vardığımda baban evde yoktu
soba yanmıyordu,hayvanlar ahurda susuzdular tekrar hayvanları
önüme alıp çeşme yolunu tuttum ikinci soğuğu ayazı alınca
takattan düştüm ama hala baban köy turundan dönmemişti sobaya
birkaç çalı çırpı atıp yaktıysam da yaş elbisem ve şaçlar
çoktan bedeni çiğerlerimi ısıtmıştı oğlum...!
ama sabah babana tembih etmiştim çocukları banyo edip- yıkayıp
ona yollayacağımı ve hayvanlara bakıp yem ve sularını ayrıca
sobayı size yakmasını bana değil siz karınlık bastıktan sonra
geldiniz o baban olacak adama var ya ona verip veriştirdim ama
artık çok geçti hem beni hem kendini kendi eliyle yaktmıştı
ikimizi ömür boyunca yarım insan bıraktı...'
...
onutulmaz anılar
her cuma mubarek baba namızını kılar ondan sonra tarlaya uğrar
anne oğluyla cesaret toplar
hutbeyi tekrardan anneme babam yabani otları toplarken anlattır
konu eyüp peygamrdi,eyüp peygamberin vucudu kurtlanmıştı
yaralara üşüşen kurtlar arasıra düşerken nebi acır tekrardan
yaraya yerine koyarmış kulağım bu sözlere çok hasasmış yaşım
beş altılara ancak varmış
keklik yuvası benim için uğraş
babamın hastalığı sığaradan kapanmaz yara okul defterinden
sarardı sığara üzerindeki elbisede yetmişten fazladan yama
bir düşün o günleri...
etme ahı o babam olan garibana
ana!
...
anne hac'cı,hicazı,hac farizesini anlatırmısın?
'oğlum, Allah tüm müslümanlara nasip eylesin sizi de paysız
mahrum etmesin,öbür dünya mahşer günü anlatılamaz beni aşar
amman melek hüseyinin memleketi çok şirin ve güzeldi askeri
bizim askere benzerdi çok şık giyimliydiler temiz bir yerdi
ordan iki kaşık aldık biri bana diğeri babana hani kaşığımız
belli olsun hastalığımız size bulaşmasın hediye olsun aldık
şam da çok güzel bir memleketi...'
anladım anne iki kaşık almıştınız hem ince pek narin nakışlı
babamın kaşığı yok ama senin kaşığın bana büyükçe bir miras
kaldı hani hasan dayının avlusuna öteberilerini segileyen çerçiler
o çerçilerden ilkkez aldığın bakır tepsi-sini elişi işlemeli nakışlı ikinci
mirasın bana emanetler hala nimetler sunmaktalar
anne!
...
anlat anne
'sana neyi anlatıyım oğul-çibejim lawo '
bana çocukluğumda anlatmış olduğun karpuz falını,
Fatima ananın falını anlat anne!
' fala min fala fatimayê
dayike Hesen ü Hüseyin li kerbelayê
libinê darikê xurmê li küfe yê
falek vekir,qınyata xwe bı xudê u we falê ani
e ji fala xwe vedikim u qinyatê bı xudê u ve falê
tênim...
xudê alikarê we bê
riye we vekiribê lawo'
(Falım fatma falı
Hasan ve hüseyine valide kerbelada
küfede hurma ağacı gölgeliği altında
bir fal açtı Allah'ın niyetiyle
benim falım da o falın niyetine hürmetine olsun...
Allah yardımcınız olsun
bahtınız açık olsun oğul!)
....
zaman utanmaz her kapıyı çalar
fakir zengin kurda kuşa ayrım yapmaz
sağcı solcu zamana buyun eğer değişime engel olamaz
annemin de bir annesi vardı çakır gözlü sarı tenli
dedeme çekmişti annem ince uzun boylu esmer buğday tenli
mezopotamya çiçeği erken dölveren bir çiçek anneden altısı
kız bir tek erkek annemin üç aşağısı evin tek delikanlısı
satiye(siti) ,aişe(ayşe) ,meryema(meryem) ,rahime,fatıma,zeynep
babam anamın ikinci kocası ilki emi oğlu ilk senesi önden
gitmiş sonra güzeller güzeli anam dul kalmış babama kaçmış
baba biz doğmazdan bir kaç yıl köy köy dolaşmış ana cariye
baba marablık ayak işleri yapmış her ne varsa ana ahbabınca
talan töre gereği köye gelişleri yasaklanmış ikisi kapı kapı
dolaşmış işte bu kapılara beni okuma niyetine yetiştirdiler
...
anlat anne seni diniliyorum
' neyi anlatayım oğlu-çi bejim lawo?
sakaryayı anlat,sakaryayı nasıl buldun?
'oğlum her memleket sahibine helal ben ne anlarım sakarya dan
dil bilmiyorum okumam yazmam da yok ben de kadınlarla beraber
şerefiye camisine teravihlere gidiyorum sadece duaları anlarım
oda arapça bizim dualarımız mealini bilmem ama sözlere ehilim
dualarımı niyetleri yine kürtçe okuyup-getirip namazı kılarım
dua okurum burası bana çok çok nemli rütübetli geliyor oğlum
insanlar komşular çok iyi insanlar ama memleketimiz daha güzel'
...
artık iki oğlu da sakarya da devlet memur güvenli işleri vardı
annemin keyfi yerindeydi yüzü gülüyordu Allaha şükürlerini hiç
eksik etmiyordu bu günleri de ömrünün sonlarında şükür görmüştü
ne güzel annem dört mevsimi yaşadığını-gördüğünü anlatır dururdu
...
seni ne kadar özleğimi bir bilebilsen
asma yapraksarması yemeğin kadar anne
eve her geldiğimde akşam yemeğimiz sarımsak yapraklı yaprak
sarması büyük sinide leğende kokusu burnumu okşardı iştahımı
kabartır elle tane tane varsa soğuk ağranla yerdim
'oğlum seni özlemşiştik dilek ve dualarımızla yaprak
sarması uğurunla bekledik şükür geldin...'
der dururdun anne!
şimdilik ablam senden nöbeti devraldı
ona her misafirliğe-ziyaretim de bana,
'annemin yerine sana yaprak sarması pişirip,sac ekmeğini odun
közüyle pişirdim sevgili kardeşim... ' der
...
hislerime küskünüm ardı sıra gelirler gerisin geri hızır misali
bazen de sıcak bir su akar baştan aşağı umut ışığı huzur hali
bedeni aydınlatır günü geçmişi hayali bu dünya değil
her şey boş ister şahin istersen kaplumbağa ol
sistemin labirentlerini çıkmak kırmak zor
bu künyem değil
her söz hoş-nahoş ister firavun istersen mevlana ol
her yer loş ister istanbul istersende berdahol* ol
annesiz yaşamak çok zor
...
hadi anne anlatmaya devam et anne
'baban tam dört yıl yatalak deynekle yaşam mücadelesi verdi
hastane hastane gezdirdin siirt mardin diyarbakır ısparta
ankara istanbul çapa ve en nihai Bursa Mustafa KemalPaşa
veda etti kisesiz mezarlığına gömülmüş kimsesiz bi risimle *
her hastane dönüşü iş başıma düştü kah ağladı kah ağlattı
kendi eliyle temiz tahir topraktan teyyemmüm hazırlamıştı
bana pansumanını yaptırır kapanmayan akan yaranın bezlerini
yıkattırdı bana hastalığımda yaptırdığı iğnelerin borcunu
ödeyip genç yaşta sizleri bana emanet bırakarak huzurlu
hastanelerde gürbet ellerde ömrünü tamamladı öbür dünya
merhaba dedi...
razıyım her türü kedere yeter ki Allah'tan gelsin!
razıyım oğlum '
...
borç mu ödeyecektik yoksa borçlu mu olacaktık
bir gece annemle başbaşayız ev sesiz dışarıda baykuş sesleri
uyku tumuyor gözlerimi yataktan dürttüm sevdiğim biriciğimi
annemin uyku sak nacara lazımdı bir sap ağacından olmalıydı
evlenmek niyetim yoktu velakin annem gibi bir meleğe yadımcı
gerekiyordu ve 'evet' dedi
...
köyde yaşamak anneme artık haram her kese tek tek bire veda
şehre bir merhaba yeni bir selam o bağazı delen doyurur huda
...
e anne şehir hayatını anlat
'seni evlendirdim yeğenimle Allaha şükür yaşarım iki torunumla
helal çalışmak öz ruhumda dört mesvimi de tattım kısa ömrümle
bir güne bir gün olsun ters düşmedim itiraz etmedim rab'bimle
yaşadım bana verilen rızkımla şükürlerimle hemdüs senamla
iki oğlum ikisini everdim torunlarımı daimi işe girdiğinizi
gördüm her iki açık nurlu gözümle şükrettim Alahıma evet evet
mirene ke bi star-saygın bir ölüm isteiğim kaldı onada razıyım'
...
anne anlat, kastamonuyu anlat bana,
sakaryada inşaatlarda çalışmakla geçti yaz tatilimiz
bize mesken sanki ikinci memleketimiz
iki kardeşe Allahtan bu bu şehir oldu ekmek kapımız
ne yazık ki batmanda yalnız başına yaşayamazdı yaşlı anamız
tayin istemekti en yasal hakımız bir sene arayla atnamışız
ağa şeyh töre siyaset üçgeni bela oldu başıma o hep helal
değerli mühterm anneme,uşak,şırnak ens on kastamonu sürgünü
her sürgünümde hüngür hüngür ağlardı biricik tatlı dertli
yürekli annem.
her sürgünde arzuhal '... verem hastası bakmakla mükellefim'
el oğlu bulmaz mı çaresini berabere zorlayılım alsın annesini
kastamonu oksijen anbarı dadayda verem savaş senatoryumu var
arık gelmesi zor yazamaz arzuhal!
...
kastmonuya merhaba dürüstlüğe sadakata insan sevgisine ömür
heba hülyalarımı tazeledim...zatın* da kürt olduğuna zahir
ne zahire ne eyal be mecal dil yok ne aylık ne maaş ve tahir
kanım kaynadı bana mesnet oldu içime bin bir güvenli şehir
...
kader buya ikinci babam hayat arkadaşımın can dostu ani ölüm
daha yeni oğlumu anesiyle ettim yolcu annemi çarçabuk al gülüm
üçgünlük bir değiş tokuş ramazan başı görünürde soğuk bir kış
annem dilbilmez hastalığı soğuk havalarda öksürüklü zorlu iş
kapıya gelen her misafire ' tirki nizamın lawo! bı xer hatin'
...
annemle yalnız baş başayız
memleketten kilometrelerce uzaklardayız
anlat anne kastamonuyu anlat
' ne anlatayım oğul,her yer şahinine yaraşır,sahinine şirin
kastamonu da çok hoş çok şirin ama uzak ve çok çok soğuk...'
anne dün bir rüya gördüm yorumlar mısın?
' Hayırdır inşaallah!
anne,dün gece köydeydim,amcam hacı mehmetlerin avlusunda yani
sizin en eski dededen babadan kalan tek odalı evinizdeki avluda
bir çardak vardı,çardak çalı çırpı ile hazırlanmıştı üzerinde
sap sazlardan döşeli ben ve eşim bu çardak üzerine yatıyorduk
yorganımız kısaydı ayaklarımız dışarıda kalıyordu mevsim ya
ilkbahar sonu ya da sonbaharın sonlarıydı ama ne ben nede eşim
o evi ve o çardağı hiç görmedik acaba sen ve babam olmayasanız
yani diyorum ki ben o gecenin hücreleri miyim Anne...?
'Fesüphanallah,
Estağfirullah,
Bismillah,
Allahu ekber...! '
...
kısa bir süre sonra çocukların sömestri tatilinde seninle
beraber niyetli yollcuktan sonra iki gün iki gece memelekete
rahmeti pederimin ve annemin eniştesi teyzemin beyi hocaya
taziyeye gittik tam dört yıla kadar annemle yüzyüze göz göze
gelmeme bir dahaniyetiyle vedalaştık dualarını hatıratlarını
tek tek alarak seni yalnız bıraktım
anne!
...
hadi anlat anne
yasini şerifi okumayı -öğrenmeni anlat
'oğlum bu dünya fani hocaların anlatıklarına göre yasini bilen
sanki hatmetmiştir kur'anı kerimi temami ben sevap kazanayım
isteği vardı bu yaştan sonra bana zor geldi ölürsem mezarıma
uğra oku bari! '
...
solcu kur'an okur mu?
ölümü tadacaksa okuyacak elbet
değerlere değer vermeyen ha solcu ha sağcı duyar bir sancı
herkes bu handa sade ivedi bir ölümle gidici yalnız yolcu
Muhammed(s.a.v.) en büyük devrimci insanlığa hizmetti amacı
...
tam dört yıl geçti içimde anne hasreti belki hiç görememe
derdi kederi gece gündüz her daim içimde ve derin bir acı
iki senemin yıllık izni birikmiş acılı güne temenni hazır
telefon zili memleketen duydum acı haberi...
...
bak anne sana geldim
sen niye köye gittin
çardağı görmeye mi
çardak yoktu emi oğlu evi kuruluydu avluya
gece yarısı boşaltılmış köyde bir başına çardak yerine kurulmuş
tek başına ayakta kalmış virane evde hasır-ot üzerine uzandın
uykuya daldın yorganın yoktu seccadeni üzerine serip ayaklar
dışarıda kalmıştı bir akrep ısırmasıyla üşümüşlerdi Anne!
zehiri bedenine yayılmış verem hastalığına yardım etmişti
anne!
...
bir haziran ayı tüm sıcaklığıyla sıcak yüreğine misafir kaldım
okullar tatil olduktan sonra torunlarını alıp tekrardan sana
döneceğim anne!
...
annem hasta müdür bey iznim bana yeterli kağıda imzan izafi
aldım çoluk çoluğu bir temmuz ağustos sıcığında kavuşturdum
yanan yürekleri yazık ki sınırlı sayılı günler çabuk eridi
kastamonuya dönme vakti geldi anne Allaha ısmarladık helali
et aksütü aksatma dualarını ramazan bayramı çok çok tatilli
tekrar ziyaret ederiz çoluk çocuk seni...
'...oğurlar olsun oğlum,Allah yardımcınız olsun! '
...
her gün bir telefon anne,...gün kaldı arife günü ordayız
günler çabuk gelip geçti yine bir mübarek ramazan ayı herkes
niyetli kara tren tıpkı bizim gibi dertli siren üstüne siren
istayon üstüne istasyon bayram arifesi sabahı anneme verdim
selamı off allahım annem kalkamıyor tanıyor anlıyor amaaaaa
çocukça yaşıyor bizleri tek tek yatağından doğrulup öpüyor
öpüyor öpüyor en son çoluk çocuk fitrelerimizi vermesi için
vekaletimi valideme veriyorum o mübarek hiç tülbentsiz
duramayan dudaklarıyla niyetlenip buğday tanelerini okşayıp
bir baş sallamasıyla ' tamam oğul ' diyor
...
işte hayat,
işte yaşam
anne hikayesinin sonu
bayramı berber kutladık,
o mübarek ellerinden öptük
üçgün üç gece yanına uzanıp ağrıyan karnını-göbeğini ovuşturup
okşadım orda tam dokuz ay dokuz gün kalmışım ağrıda varmış payım
bayramın üçüncü günü yumdu gözlerini en sevdiğim varım...
Annem!
...
hadi söyle sana ne anlatayım anne?
'oğlum,bana anlatacağına yok ihtiyacım,otur baş ucuma oku
yasinimi kur'anı mı senin o güzel sesinden en son dinlemektir
dileğim isteğim
sen oğlumsun
O; benim tacım!
sadece O'na var ihtiyacım
En son ilacım! '
...
anne yeminim olsun
senden üç sey aldım
üçü de tek mirasım senin vasiyetin
kaşığın,tepsin-sini ve o küçücük yasini şerif'in
tepsi hala kullanımda,torunlarının beşide üstüne üşüşmekte
amman-şam hatırası kaşığın da sofrada sırayla görev yapmakta
o güzel hatıran yasini şerif her daim kalbimin üzerindedir
sol üst cebimde yer edinmekte hatırladığımda dara düştüğümde
avuçlarımın içne çıkarıp okunmata hayrı her ümmmet ferdinde
siz değerli evbevylerim le dahil edilmekte....
sevgili anneciğim ben bir düş görmüştüm ve siz yorumu
fesüphanallahla bitirmiştiniz!
Fesüphanallah ANNE!
Fesüphanallah!
Kayıt Tarihi : 9.3.2007 21:32:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Babam sene 1960 yıllarında siirte mideden ameliyat olmuştu. Doktoru ona ' yusuf ihtiyacın olduğunda bana gelirsin...' demiş. Yıllar sonra babam sığaradan damar tıkanıklığı yüzünde ayağında bileğinde bir yara açuldı-burger hastalığı.Tam dört yıl yatalak kaldı,Batman,Diyarbakır,Mardin,ısparta-eğridir Ankara, Bursa M.K.Paşa ve ordan eski doktoru(ilhami bey tenbi ile isatnbula çapa hastanesine sevk edilir.Hastanede yaklaşık altı ay tedavi den sonra kalp yetmezliği raporu düzenlenerek taburcu edilir, O sırada sakarya dayım bayram da ziyaretine gidecektim ama o tekrar Buraya M.K.paşa yolunu tutar ruhunu yıllar önce Op.dr.İlhamiye siirte teslim etmesi gerekirken takdiri ilahi babam bursaya ruhu tesim etmeye gider ve ikinci güne teslimeder Bizden habersiz(23.07.1979) kimsesizler mezarına gömülür. ... Onu ölümüne son nefesin şahid olmadık,şahid olanların dediğne göre babam' Ali, Aliii 'diye bağırmış,inlemiş miş! teyyemmüm toprak dolu torbası ve köstekli saatı kalmıştı! İkinci günü haber alır almaz gidip babamı türbeden çıkardım. cenazesini-naaşını memlekete anneme götürdüm.Hala Kimseziz numaralı tahta lar mezar taşlarının yanına-önünde dikili. ... baba bursa m.k.paşa 23 temmuz 1979 ölümü kardeşim sakaryada, 23 temmuz 1989 işe giriş ben de sakaryada 23 temmuz 1990 işe giriş/bursa da sınav bu sene küçük kızım 23 temmuz 2006 doğumu/istanbul çapa baba hastanesinde dünyaya geldi * Berdahol-poraz köyü; köyümüzün ismi ** Annem iki mezar arasına gömülmeği istemiyordu.Babam ve diğer eşi ikisi de köy mezarında gömülüydüler.Annem Allahtan batmanda vefat etti onu batmanda mezara gömdük. Ruhu şad,mekanı cennet olsun.Amin! Ruhuna el fatiha! süleyman kaya 09.03.2007

sevgiler.berrin
ona her misafirliğe-ziyaretim de bana,
'annemin yerine sana yaprak sarması pişirip,sac ekmeğini odun
közüyle pişirdim sevgili kardeşim... ' der
anlaşılan sık sık karşılaşıcaz..güzel kalem... güçlü duygular.. tebrikler. selamlar..
ölümü tadacaksa okuyacak elbet
değerlere değer vermeyen ha solcu ha sağcı duyar bir sancı
herkes bu handa sade ivedi bir ölümle gidici yalnız yolcu
Muhammed(s.a.v.) en büyük devrimci insanlığa hizmetti amacı '
Tebrikler.
TÜM YORUMLAR (20)