Anlatayım mecnunu askini

Samira Samiraninsiiri
262

ŞİİR


12

TAKİPÇİ

Anlatayım mecnunu askini

Anlatayım, Mecnun Leyla’yı nasıl sevdi

Çölde sabahın ilk serinliği gibi
dili yanmış bir kum tanesinin suyu beklemesi gibi
adını her nefesine karıştırarak sevdi.

Adını taşlara yazdı, yazı bitti taş konuştu
gölgeler uzadı, o gölgelerin içinde yol buldu
her adımının ucuna Leyla’nın harflerini bağladı.

Gözleri bir kuyu oldu, derini görünmüyordu
başını eğen her rüzgârın fısıldadığı yerden
onu çağıran görünmez bir ırmak geçti.

Göçen kervanların çan sesinde onu aradı
geceden dönen yıldızların ışıltısında onu bekledi
gün doğduğunda bekleyişine bir dua daha ekledi.

Açılan her kapının ardında onun eşiğini düşündü
kapı kapanınca içindeki oda büyüdü
odada tek bir minder vardı, üstüne yalnız adını koydu.

Bir ağaç buldu, gövdesine yaslandı
dal dal yükselen bir sabır yetiştirdi
kuşların kanadına küçük notlar iliştirdi, hepsinde aynı cümle vardı
ben ondan başkasına nasıl döneyim.

Süt beyaz bir bulut geçti, bulutun gölgesi serinlik verdi
o serinlikte kalbini susturdu, kalbin suskunluğu söz oldu
söz, çölde yankılandı, yankı gidip ona sorular sordu.

Kendini unuttu, o unutuluşta onun yüzünü hatırladı
susuzluğun saflığıyla sevdi
ne aldığına baktı ne alamadığına
yüreğinin içinde tek bir koltuğu boş tuttu, orası onun yeri oldu.

Leyla bir şehir kadar uzaktı, bir bakış kadar yakındı
kalabalıklar arasından bir iz gibi yürüdü ona
izine basmadı, izinin önünde eğildi
iz dediğin zaten geri dönüşsüz bir yoldu.

Gece olduğunda gökyüzünü açık bir kitap sandı
yıldızların arkasındaki yazıyı okudu
yazının her satırında onun ismi çoğaldı
çoğaldıkça dünya küçüldü, kalp büyüdü.

Ekmek kırıntılarını serpti yeryüzüne, kuşlar topladı
her kırıntıdan bir şarkı çıktı
şarkının nakaratı belliydi
adının en sade hâli, en içten tonu.

Bir gün aynaya bakmadı, çünkü aynada kendini değil
onun yokluğunun sessizliğini görüyordu
o sessizliğe incinmedi
çünkü incinmek de bir tür bağlılık, o bağlılığı dahi ona adadı.

Yolun kıyısında su arayan ceylanlar gibi ürkek değildi
korkusunu da sevgisine kattı
yüreği ürperince adını ağır ağır söyledi
adını söylerken yürümek kolaylaştı.

Herkes ona deli dedi, o kelimeyi alıp eledi
eleğinde kalan tek şey saf bir sadakat oldu
sadakatin tadı ekşi değil, uzun bir sabırdı
o sabırla günü katladı, geceyi katladı, yine ondan vazgeçmedi.

Leyla’nın saçına takılan küçük tokayı hayal etti
tokanın bir gün rüzgârla düşüp toprağa değmesini düşündü
toprağın onu tutuşunu, onu saklayışını
işte öyle, tutmak için değil, saklamak için sevdi.

Yağmur yağdığında kokusunu uzaklardan tanıdı
yağmur kesildiğinde yerde kalan ince parlaklığı
kalbine aldı, yüreğinin avlusuna serdi
adımlarını yumuşattı, öfkesini dindirdi.

Kimseye ispat etmedi, çünkü ispat bir kalabalığın işi
onun işi yalnız bir hakikate sadık kalmaktı
hakikat, sevdiğinin adıyla açılan kapıydı
o kapıda beklemek, beklemenin kendisini sevmekti.

Gün döndü, mevsimler değişti
onun içindeki mevsim tek kaldı
ilkbahar gibi taze değil, sonbahar gibi ağır değil
yazla kış arasında duru bir hava, tam onun adı gibi.

Bir lokma, bir yudum, bir mısra
üçü de ona yetti
yetmediğinde eksikliği suçlamadı
eksik olanı da ona armağan etti.

Ve en sonunda anladı
sevmek kavuşmanın kanıtı değil
sevmek, adını taşıyan bir yolculuğun sürmesi
yol yürümekten yorulsa bile niyetin yorulmaması.

İşte Mecnun böyle sevdi Leyla’yı
kendi adını küçültüp onun adını büyüterek
dünyayı yavaşlatıp kalbini derinleştirerek
almak için değil, kalbine açık bir yer açmak için
orada hep onun için bir ışık tutarak.

Samira Samiraninsiiri
Kayıt Tarihi : 4.9.2025 02:26:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!