Kayıtsızca bak.
Ardında puslu ve ebedi sessizlik,
bir çok çift gri gözdür bu şehir.
Ve kaybet kendini bu efsunlu gözbebeklerinin ırmağında..
Yarım boğar insanı, cinni, meleği bu ırmağın kibri.
Bu; kentin çaresizliği, çaresi, ödülü, cezası.
Bir düzendir aslında, yeni bir çete, ikame tarikat,
gönüllerden kayıtsız itaat bekleyen büyücülerin meskeni,
belki yalnızca binalar, asfalt, yollar..
Ama yarım kovalar betondan hayaletler azca tevazu kokan ruhunu.
Sağda, solda, ortada, sokakta, fakültede, bakanlıkta,
Karanfil'de, Kızılay'da, Cebeci'de, Gazi'de,
duvarda, zihinlerde, bakışlarda
kayıp ilanları:
Ben kimim, ben neyim, bu kent nerede?
Dairesel merkezinde mahalleler; lejyonları makamların, parlementer sistemin,
alışılmışlığın, yaşamın.
Dairenin dört tarafında üniversitelerin, kütüphanelerin, yüksek not ortalaman;
Hala meşrulaştırıyor, tanımlıyor, uyutuyor adaletsizliği, haksızlığı, bu şehri.
Ve her tarafında 'rekreasyonlar', göller, parklar, kaldırım taşları..
Yarım öldürür, olmuş zannedilen her mükemmelliyetçi anıt, park, yol, asfalt,
ölmek nedir diye düşünmemiş beynini.
Her köşe başında 'garanti'den takım elbiseler, üniformalar giymiş ruh emiciler,
insan derisi çantalarında sonsuzluğuma da göz dikmiş
kağıtlar, normlar, kanunlar, tüzükler, yönetmelikler,dehşetler taşıyorlar.
Ve yarım üşürsün her yeri soğuk olan bu kentte,
görünce, bakınca, yaşayınca, nesnesi olunca bu dehşetlerin.
Kayıtsızca bakıyorum insan derilerinin tozlarına, toprağına, yığınlarına.
Her varlığım her kaynağım yarım.
Tutunacak, denkleştirecek, kurtaracak tanıdıklarım yok.
Ve her bakış ve düşünüş eritiyor kalbimdeki yaşamı.
Belki sonraları sana, hep alıştığın övgüleri yazacağım,
oy vereceğim yeni dinine, destekleyeceğim tapınaklarını..
Belki sonra Ankara, belki sonra.
Kayıt Tarihi : 19.6.2016 00:26:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!