Martılar uçuyorlar kanatlarını çırparak
Sense benden kaçıyorsun adımlarını sıklaştırarak
Martılar geri donuyorlar simitlerini almak için
Ama sen geri dönmüyorsun aşkımı görmek için
İstanbul'dan gidince Anadolu'ya, alışıyorum martıların yokluğuna;
İçimdeki arzu yiyip bitiriyor benliğimi
Sana olan aşkım kanatıyor yüreğimi
Yüzündeki gülümseme yakıp kavuruyor bedenimi...
İncinin istiridyeye yakın olduğu kadar yakınsın
Beni yakıp kavuracak kadar çok yakınımdasın
Susadım su içmeye mecalim yok
Dönüp sana bakmaya yüreğim...
Seni başkasıyla görmeye tahammülüm yok
Gözü görür mü zannedersin
Kulak duyar mı?
Ben seni benim olasın diye sevmedim
Ben seni sırf seni sevmek için sevdim
Aşkın yüreğimi yaksın diye sevdim
Seni, senin için değil kendim için sevdim
Bencilce sevdim seni
Gülün bülbüle dikenini batırdığı gibi
Dikenini saplamışsın yüreğime
Sen sapladıkça ben ötüyorum
Ben öttükçe sen saplıyorsun
Bunu bir oyun sanıyorsun,
Yol uzuyor, uzuyor, uzuyor
Her an gözümde biraz daha büyüyor
Ama aldırış etmiyorum
Umursamıyorum
Yolun sonunu düşünüyorum
Sen zalimsin, Şirin'den de zalimsin
Aslı'dan da, Leyla'dan da, Gül'den de
Hatta benden bile daha zalimsin.
Ben zalim değildim sonradan oldum
Pamuk gibi bir kalbim vardı, sen çaldın.
Söyle ey gönlümün zalim sultanı söyle
İlk intibayı soruyosanız? Şairin
çağdaş bir şiir anlayışı var.
O açıdan güzel şiirler…
Çağdaştan kastım ölçü kaygısı olmadan güzelliği
sözlerin manasında yakalaması.
ama bence asıl sana özgü olan, asıl sana özgü olan hoş tarafı
anlatımın direkt olarak açık ve anlaşılır ...