gitmeni bekledim fısıldayarak da olsa seni seviyorum demek için...
yüzüm hep yerde olurdu senin karşında
para mı arıyorsun gibi berbat söylemlere maruz kalsamda
hayat bir bıçak gibi kesmeseydi nefesimi
ben hala yaşıyor olacaktım...
ama yokk kader miş kanun muşş diyor
ak sakallı ihtiyar
sınırların var evlat diyor
bir damla huzur düşmeyecek
o koskoca bardağına,
acılar içerisinde yüzeceksin
boğulacaksın her saniye her dakika
yalvaracaksın çığlık çığlığa
ama kimseler duymacak sesini
sus demişti bana
bu kez susmanın vaktidir,
elimi tutma vaktidir mehtaba karşı
sus,
bu gece bakışların krallığının yıl dönümü
kelimelerle bozma bu ahenkli günü
siz hiç ölceğinizi hissettiniz mi en sağlam halinizde
hiç hissettiniz mi o soğuk nefesi ensenizde
kulağınıza fısıldadamı aksakallı dede
öleceksin evlat
bana fıslıdadı bugün
suya hasret kalmak gibi yokluğun
çatlayan dudaklarım ölümün senfonisine eşlik ediyor sanki
kalbim engin denizlerde boğuluyor
nefes alamıyorum hasretinin kıyılarında
ölüyorum...
kuşkusuz bir atın asilliğinde yol alıyordum
özgürlüğün yamaçlarına doğru,
saçlarım eşlik ediyordu rüzgarın akışına
bir Rab şahitti mutlluğuma
birde farkına yeni vardığım
kanadından kan akan
namussuza çakmak gerek tokadın en afillisinden
ki kaldıramasın başını çamurlu gölgesinden
iffetini kaybeden isterse dünya ya sultan olsun
ne farkı var pezevenkten...
ben çalmadımm
evet tamam açlıktan kokabilir ağzım
evet kabul ediyorum dişlerim dökük
tamamen çatlak dudaklarım
ama ben çalmadım...
ağzımdan her çıkan söz
sahtekar bir bestenin ürünü
yalanlar otelinin kral dairesinde sabahlıyorum her gün
her gün eşlik ediyorlar
iffetini yitirmiş kaltaklar
yatağımın bir köşesi imdat sesleriyle çalkalanıyor
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!