Ali’nin Saçları
Küçüktük.
Ali vardı sınıfımızda.
Saçları hep dipten vurulurdu,
anlamazdım neden bu kadar kısa.
Ben zannederdim ki heves,
meğer hepsi bir çarenin sessizliğiymiş.
Elleri pisti
Teneffüste oyuna çağırmazdım,
çünkü tutmak istemezdim ellerini.
Oysa ellerindeki kir,
oyundan değil, hayattan kalmaymış.
Beslenme saatinde bazen
sadece ekmek getirirdi çantasından.
Katıksız ekmek…
Çocuk aklımla garipserdim,
“Niye böyle?” derdim içimden.
Sonradan öğrendim,
annesi yokmuş Ali’nin.
Saçları bitlenmesin,
kimse uğraşmasın diye
babası kısacık kestirirmiş.
Okuldan çıkınca da
sokaklarda ayakkabı boyarmış,
elleri ondan karaymış.
Ve sabahları onu kaldıracak kimse olmadığından,
kendi kendine uyanırmış.
Ne bulursa, öğle yemeğine katık diye koyarmış çantasına.
Bir gün komşu teyze söyledi anneme,
annem de o günden sonra
her sabah bizim beslenme çantasına ne koyduysa
Ali’nin çantasına da koymaya başladı.
Bir parça peynir, biraz zeytin,
bazen de annemin yaptığı kek…
Ali’nin gözleri ışıldardı,
sanki o küçük paketlerin içinden
sadece yiyecek değil,
bir anne kokusu da çıkardı.
Ben o zaman anladım:
Her çocuk annesiz büyür ama
hiçbir çocuk annesiz kalmamalı.
Ben de Ali’yi sevmeye başladım o günden sonra,
artık kirli ellerini tutmak istedim.
Çünkü ellerindeki kir
hayatın yüküydü,
ve ben biliyordum ki
bir çocuğun kirli elleri,
aslında ailesizliğin sessiz çığlığıydı.
Ali, artık annemin o küçük desteğiyle
biraz daha güçlüydü,
ve ben, ona bakınca
şunu öğrendim:
Bazen annelik,
kendi çocuğuna yetinmek değil,
başka bir çocuğun açığını kapatabilmektir.
Kayıt Tarihi : 20.8.2025 03:56:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!