Yorgun ve ılık gökyüzü/
Çığlığına boğulmuş bir ceren/
Yüreği ağrır/
Gidersin de kalamazsın bir türlü/
Çünkü/
Her şafak vakti bende/
Sepeleye sepeleye yağan yağmursun…
Bilinmez bir kıyıda durursun/
Orası belli/
Yeşilin hangi yıldıza vurur bilinmez…
Gece bana göre karanlık ve ağırdır/
Çile gömleği ile gezer kutup yıldızı/
Bir tuhaf konuşur ağaç/
Ah yeşil yeşil söz atar/
Öteki ağaca…
Tek tek dökülüyor yıldızlar/
Göğün kapısı açık/
Bir şehir yok oldu/
Bir şehir tüm görkemiyle karşıma dikildi/
Buğulu göründü yüzün ayın yüzünden…
Hiç mi hiç şaşırmıyorum olup bitene/
Beyaz evler dağın yamacına yaslanmış/
Sırtında yas elbisesi/
Yas tutuyor kara bir duvar gibi/
Bütün gün…
Çıkıp geldim dar bir zamanda/
Sıkıştı/
Daraldı ruhum/
Kalabalığa karıştım sonra/
Estim estim duruldum…
Sonra ayarımı bozdu/
Eskiyen ne varsa/
Adın bir güle dönüştü/
Üstümdekileri çıkarıp attım/
Kendimi buldum soy kütüğümde…
Gele gele yaklaşıyor karaltın/
Işığın sanki gündüz ışığı/
Köprüler geçiyorum ah İstanbul şehri ah/
Havam sanki Karadeniz havası/
Rüzgârımsa sanki şahmeran…
Gece ki ne üşenir ne de tükenir/
Benim uykum sır değil ki ah anam/
Aklımı bulandıran/
Nevrimi döndüren/
Ceviz ağacı gölgesinde uyuduğum uykudur…
Dere boyunca gider gelirim/
Kış gelmiştir/
Pus inmiştir köyün içine/
Rüzgâr vurdukça her bir dalına/
İniltisini sır gibi saklar kavaklar…
Bir ninninin arkasından gider gibiyim/
Meleşir durur kuzular/
Aradığı benzersizliktir/
Sis içinde aşka susamış gibi durur alıç ağacı/
Ağaçsız sonsuzluğu çağrıştırır tepeler…
Kayıt Tarihi : 3.10.2025 12:09:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!