İçi acısın bugün, kustuğun nefretin
Dize gelsin dinmeyen şehvetin
Çağdaşlık uğruna zulümdür ettiğin
Başına bela olsun kendi milletin
Mahzun bir bölgenin aldın ah’ını
Öyle bir tedavi gerekmişti ki
Yılların bıraktığı izlerden sonra
Hipnoz tedavisinde karar kılındı
Ertesi gün on bire, randevu alındı
Dökülmüşüm ben, nerde ne varsa
Çanakkale, Dumlupınar, Gelibolu
Uzak doğunun felsefesiyle tanıştık
Aklımızı tutup, elimizle karıştırdık
Meditasyon, yoga, mantra derken
Rabıtayı, zikir’i unuttuk bilmeden
Yeni bir kültür, özümüzü unutturdu
Yazdıklarını okuyorum şairin
Aktardıkları güncel ve şirin
Vesveseye yer yok kalbinde
Umudu hep sevgi, hece hece
Ziyankâr dünya ise, bilmece
Taşlı tarlayı sevmezlerdi
Ne kürek ne de çapa işlerdi
En zor olanı bostan çapasıydı
Arıklar genişçe açılırdı.
Öğle yemeklerinde, molada
Hiç yanına varmadım
Resimlerde gördüm sadece
Başında sarı bir taç
Kapısında asma kilit
Binbeşyüz yılın adı var
Durmaz, kan ağlar
Anladım ki, çok geç oldu
Yılları koymuşum araya
İmkânsızlıklar içinde
Sevgiye dair ne varsa
Onu savurdum çehrene
Şehrin ışıklarında gördüm
Neydi, beni sana getiren?
Kader mi, hasret mi?
Yoksa duygusal bir davranış mı?
Dur ben söyleyeyim
ilk aşkımsın
Dönemem
Dört bir yanın koca dağlarla örülü
Kuzeyinde boz dağlar, batısında kel dağ
Güneyinde Aydın dağları, doğusunda Beydağ
Üç eylülsün sen, ötesini sorma
En verimli topraklar senin yatağında
Bir hançer vuruldu kalbime
Yalnız kaldı gönlüm yine
Kederlenirim hatırlayınca seni
Kederler yüceltir çünkü sevgiyi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!