Babaköyündeyim, yapayalnız, gece yarısı.
Yıllar önce terk edip gittiğimiz evimizin önündeyim, ışık köz yok. Her yer kapkaranlık. Hafif bir ay ışığı var ama göz gözü görmüyor.
Bir rabıtanın içindeyim, fazla vaktim yok.
Ne olur uyanın!
Kar yağmıştı, çok üşüyordum; karlar da üşüyordu.
Yağdıkça saçlarıma aklar düşürüyordu.
Bu fani çilehaneden musallaya geçerken,
artık bütün mevsimler kışa dönüşüyordu!
Bugün bir krizantem kokusu tuhaf bir sızıya dönüştü burnumda. Yutkunmak istedim, boğazıma düğümlendi.
Yüreğimi yaktı sonra ve bulanıklaştı her şey bir an; gözlerimi sildim aynı kokuyla…
Bugün ilk defa bu kadar derinden duyumsadım acını, ilk kez zamanda yolculuk yaptım bir Yasin-i Şerif’in içinde. 11 Şubat 1918’de bir merasime katıldım. Sagu savdım hal diliyle…




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!