Babanın arkasına saklanmıştın
o karelerde tanıdık ilk seni
yüreğimiz ağzımızda izliyorduk
akşam yayınlanan haberini
kaç Muhammet kaç diyorduk
olmamıştı
Aynı hava,
aynı su
ekmeğin tadı bile değişmedi
seninle görüşmeyeli.
Taklacı kuşlar gödermiştim
Kızıl Eylül sabahlarında
parça parça astınız beni
adım;
Mustafa,Selçuk,Halil,Fikri,Cengiz,Cevdet,Ahmet ve Ali
sıkı yönetim var
çatık kaş,mağrur baş ve paça pileli
Hangi yol ayrımları döndürebilir bizleri yolumuzdan.
Hangi yaldızlı laflar kandırabilir.
Ve sevdalandığımız davaya yüz çevirtebilir.
Çile sofrasıdır,bağdaş kurup oturmuşuzdur.
Tatlı birşeyler beklemedik hayattan önümüze.
Bilerek yemişizdir acı ile pişmiş aştan.
Boynunu büküpte,
kirpiklerini kırarak bakma bana öylesine
güzel sözcükler beklemiyorum senden
pervasızca savrulan laflarda olur
hakaret et,küfret,nefret et
ama ne olur bakma bana öylesine
Nereden bilirdim ki
hayatın bir yerlerinde sen olduğunu
bedeninin boşluğu sardığını
gözlerinin denize,
saçlarının kumsala çaldığını.
Nereden bilirdim ki
Komşumuzun bir oğlu vardı,
adı Onur 'du.
Karayaz, sert mizaçlı bir çocuktu,
İlkokula gidiyordu,
derslerlede pek arası yoktu,
Kavgayı ve köpekleri çok seviyordu.
Bir mabedim vardı
pamuklu, ipeklilerle sarmaş dolaştı
yumuşacık gönül tahtı
sıcacık muhabbeti vardı
yıkıldı
mabedim yıkıldı
Neden çatıdan veya yüksekten atlarlar ki
manzarayı izlemek varken
yada asarlar kendilerini
o iple salıncak yapıp göklere
sallanmak dururken
anlamıyorum
umursamıyorum
ne geçen zamanı
ne de geçen zamanın arkasında yaşananları
saniye attırıyorum sayılı ömrümden
çayımdan bir yudum daha alıyorum
sigaramın dumanın arkasından izliyorum küçük penceremi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!