Anlamak vardı seni
hani o apansız gidişini
el gibi bırakıp
yabana erişini
anlamak vardı seni
kuytu köşelerde ben
Ben kardan bir adamım
kurgulanmış bir yol bizim sevdamız
düşünceden öteye varmaz
vuslat emrinde ölümün
kavuşmaz bu dünyada ellerimiz
ütopya nihayetinde sevdamız
Yağmur mu camlara vuruyur
Rüzgar mı kapımı çalıyor
Kuşlar mı adımı söylüyor
Kim bu beni sancıdan uyandıran
Yoksa sen mi geldin...
Yağmur damlaları vuruyordu yüreğime
her adımda yere düşüyordu gözyaşlarım
sebebini kendime itiraf edemediğim
bir yorgunluk içime dokunuyordu
sızım sızım sızlıyordu
yolcu ederken seni
Sana dairler
günaydın demek
seninle seni konuşmak
içimde ki sana dairleri anlatmak
ne kadar çok isterdim
oysa ben utangaç bir çocuk oldum
Salt okunur bir aşk seçte
başlayalım oyunumuza
sen kül kedisi ben prens
yok yok olmaz
ağzı çemen kokan prens olur mu
sen en iyisi cankız ol
otlu peynir olmalı
sırası ile zeytin, yumurta
vişne reçeli
kayısı reçeli
kuşburnu pekmezi
turhalımın meşhur çemeni
Müjdem değildir ayrılık
üzüntümdür hüznümdür
sol yanımda kanayandır
acı bir tevaffuktur
ansızın karşımda beliren
bilmesende düşüncemi
Güle güle derdim ya sana
gülmesen de kal hep yanımda
razıyım herşeyinle
ruhum ezelden sana
arz olunmuş
aşık olmuş
Kaybolan benmişim
karanlıktayım çığlık çığlığa
yanılgıyla ararken seni
hicv ediyor ben beni
oysa sen değil benmişim kaybolan
sokak aralarında...




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!