“Öyle” yalnız söylenince ne zavallı hocam,
oysa “Öyle ki” tek başına öykü
“Ben” deyince insan kendisi sadece,
“Ben de” derse onun yaptığına katar kendisini...
Kara günlerde kalmış şimdi bakışlarımız
kırağı çalmış bir sabah soğuğu gibi;
izin verse işte bir bahar sınırlarında vurmadan umudumuzu,
belki bir ışkının yanına sereceğiz başımızı; çocukluğumuzun ellerini dileneceğiz…
Veda et Pazar,
Umutsuz bir sel gibi acı getiren günlere.
Söyle pazartesine,
Ayırsın bir çocuğa yerini;
Hak ettiği bayramları erteleyen,
Ölüm yerine sevinçleri getirecek
Fotoğraflara bak, fotoğraflara;
renkliydiler çekildiklerinde hatırladın mı
bir ara siyah beyaz sonra sarı oldular,
mevsimlere benzediler evet;
kışları geldiğinde bembeyaz karlar uçuşacak üstlerinde…
Akşam olur
bir kapının zilinin çalması kadar hüzün;
kim o dediğinde,
hiç benim diyemeyenlerdir işte
nedenleri;
yalnızlığının…
Gidemezsin dedikleri zaman gel;
İmkansız dediklerinde,
ayıp duvarlarını ördüğünde sabahın,
kimsenin görmediklerini al gel/
Çevredeki sesler kimse kimseyi sevmesin diye,
Sokaklar kimse el ele tutuşmasın diye bu kadar dar;
Dünün kılıçları,
Top gülleleri çürüdü toprakta.
Çürüyecek, emin ol, bu metal yığınları da.
Bir şey silinmeyecek, bir şey:
Günahı bir insanın,
Kaç tövbe etmişse de, geçmiş ola...
Biraz hüzünlen,
biraz üzül,
hatta ağla biraz;
kurşun geçti biraz önce,
saçını taramayacak bir gencin
veya parmağına takmayacak kendini;
İnsan kurdudur insanın
Bu nedenle belki hak etmemiştir
Cennet verilen evinde iç cennetini
Sahtedir yaradanına
her şeyi görür,
Bilir deyişi.
Sonbahar deyince yaprak döküyordu sözcükler,
şarkılar duyuyorlardı belki şöyle lirik
İçinden ayrılıklar geçen,
en çok bırakıp gittiğim şehirlerde kalıyorlardı;
hala galatadan mavi alıp gelirken/
Bulutları bir şeylere benzetiyorlardı hep;




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!