sen, tanrının görüp de dünyadaki çirkinliği
güzelleştirmesi için dünyayı
gönderdiği bembeyaz meleği
kozasından yeni çıkan küçük bir kır kelebeği
gökkuşağını kıskandıran eşsiz renkleriyle
bu anlamsız telaşın nedeni
yalnızlık koğuşlarına hapsederken yüreğimi sen,
ben gidiyorum bu şehirden.
ardımda yollar, soğuk kaldırım taşları ve yılgın rüzgarlar...
diğer yanımda umutlara katık ettiğim anılar.
eylül akşamlarına düşen yağmurlarda,
yol alıyorum rıhtımdan sensiz bir sonbahara.
seni geride bıraktığım şehrin ötesinde
senden arta kalan hazan mevsimlerindeyim
kiralık güneşlerde ıslanıyorum şimdi
ve sana mülteci akşamlarda yaşadığım yirmi dört ayar günbatımları
çünkü batmadan anlaşılmıyor kaybedilenlerin anlamı
yüreğimdeyse kaybedemediğim onlarca anı
bir acı feryat bu anne
yılların ardında
yürek yangınlarında
oğul diye sardığın bedene
yaktığın ağıt tadında
ve şimdi geriye dönüp her baktığında
iliştirip gözlerimi vuslatına
varlığına dair hayaller kuruyorum yokluğunda
uzanıp sensiz saatlerin namlusuna
hasret ayazlarında vuruyorum gecelerimi
duy beni ey sevgili,
sığındığım son limanı da kaybettim işte
tanrıdan dilenmiş bir dilek düşün
yalnızlığımın çaresizlikle anıldığı bir şehirde.
karartma gecelerine şehrimin
ay ışığından tek bir dilek.
yalnız masmavi umutlara dilenen.
bir dilek düşün ben mayın tarlalarında yürürken
şehirler geçiyorum,
ardımda yollar...
bir hasret türküsü dilimde
ayrılığa çalan gözlerimle
gidiyorum işte,
her nefeste geri dönsem de.
sen imkansızımdın benim
belki de bunun için sevdim
çok büyük bir şanstı biliyordum
yirmi dokuzunda tanımıştım seni
rüya gibi bir şubat gecesi
aşk koymuştum ismini
Yaz gecelerinde Akdeniz’in, insanın tenini okşar gibi estirdiği bir rüzgar gibidir sevmek. Senden çok uzakta da olsa sevdiğinin ellerini hissedersin rüzgarın okşadığı yüzünde. Bir iskeleden şehrin ışıklarını seyredersin. Kumsaldan taş toplarsın ve her birini ayrı bir dilekle atarsın denize. Kışın yerini kuru ayaza, zemheri yellerine bırakır Akdeniz’in rüzgarları. Yüzünü kırbaçlar gibi gelir, kör bir bıçak kesmiş gibi yüzünü acı verir. Aynıdır aslında her iki rüzgar da. Tek farkı güneşini kaybetmiştir kış ayında. Hissettirdiği acı soğuk kendi acısındandır kim bilir? Ama şu bir gerçektir, kışla birlikte güneşini yitirmiştir.
Biliyor musun tanımazken bile seni, hep seni dileyerek atmışım kumsaldan tek tek topladığım taşlarımı. Ellerini hissetmiştim yüzümde. Ben, seni tanıdığım ilk gün anlamıştım onun sen olduğunu. Sen ise yüreğime yerleştikten sonra anladın onun ben olmadığımı. Doğmadı o günden sonra güneş dünyama. Ve ben seni yitirdiğimi anladım. Güneşimi yitirdiğimi...
bulutları sil pencerenden
ve güneşin doğuşunu izle bu sabah
en koyu karanlığında yıktığını göreceksin geceyi
her şeyi yeniden nasıl da canlandıracak
uykudayken dağlar denizler
sen kalk ve hadi güneşin doğuşuna bak
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!