Bir varmış bir yokmuş
Çok eski diyarların birinde bir sultan yaşarmış.
Sultanında selvi boylu,kalem kaşlı,al yanaklı yakışıklı mı yakışıklı bir oğlu varmış.
Halk sultanından pek bir memnun,sultanda onlardan hoşnutmuş.
Tek sıkıntı bu civan perver oğlanın kulaklarının hiçbir sesi işitmez oluşuymuş.
Ülkenin en ünlü hekimleri görmüş,bakmış bu oğlanada hiçbiri derdine çare bulamamış.
Yufka yüreği,yaşlı bedeni artık bu üzüntüye dayanamadığından sultan iyice kocamış.
Halk hiç boş durur mu ne şifalı otlar kaynatmış,ne merhemler bulunmuş,neler neler denenmişte hiçbiri fayda sağlamamış bizim oğlana..
Oğlan yer içer konuşur fakat söylenenden birşey anlamadığı içinde içine kapanıkmış.
Günlerden birgün yolu bu diyardan geçen yaşlı bir kadın bir handa konaklarken oğlan hakkında konuşulanlara kulak misafiri olmuş.Meğerse bu ihtiyar kadının kocası da işitme engelliymiş.
Orada bulunanlara sormuş ve olur du olmazdı diye söylenenlere aldırmadan sarayın yolunu bulup huzura varmış..
...Ne istersin kadın,derdin nedir diye sormuş yaşlı sultan
...Hiçbir derdim yok bin şükür.Ama işittiğime göre senin büyük bir derdin varmış hünkarım
Önce şaşıran sultan bir anda toparlanıp ;
..Var herkesin bir derdi,derdi veren dermanını da verir inşallah demiş.
..Amenna yüce hünkarım ona ne şüphe.Biz aciz kullarını da vesile kılar değil mi ?
Sultan bir kadına bakmış birde kendi haline,kalkmış ayağa kadının yanına yaklaşmış.
...Doğru söylersin,birşeyler işittiğine şüphe yok.Eğer beni bu dertten Allah'ın izniyle kurtarırsan dile benden ne dilersen.
...Ama haşmetli hünkarım sağlığınızdan gayri ne diler ne isterim.Yeter ki gözünüz nuru oğlunuz sağlına kavuşsun..
Kadın başından geçenleri bir bir anlatır sultana.İşitemeyen kocasının nasıl tekrardan işitmeye başladığını,nasıl hayat bulduğunu anlattıkça gözleri dolan sultanın yüzündeki umut ışığı ortalığı aydınlatır.
Mümkün müdür bu ?
Denemekten başka ne çare var hünkarım
Kadının anlattıkları üzerine tüm diyara haber salınır.Hünerli ellerde yetişen tüm kuşlar toplatılır saraya getirilip birer ikişer küçük sultanın odasına yerleştirilir.
(Kulağına sevgi sözleri söyleyen,şakıyan birbirinden renkli kuşlar getirtin sultanım.İnanın onlar tekrar işitmesini sağlayacaktır.)
Kadının bu sözleri çınlar kulağında sultanın
Birkaç gün içerisinde küçük sultanın çehresi değişir,yüzü yeniden gülmeye başlar,gözleri daha bir sevgiyle bakar da bir türlü tekrar işitemez.Denenmedik,odaya alınmadık kuş kalmaz.
Dualar edilir,fakirler doyurulur herşey eksiksiz yapılır yapılmasına da bir türlü beklenen sonuç çıkmaz..
Çok uzak memleketlerin en nadide kuşlarıda denenmiş sonuç yine aynı olmuştu.
Birşeyler ters gitmiş,ya da eksik yapılmıştı ki küçük sultan hala işitemiyordu.
Ülkenin ileri gelen alimleri,ulemaları toplandı,heyetler kuruldu iştişare yapıldı sonuç değişmedi.
Sonbahar mevsimi bitmiş karakış bastırmıştı.Evlerde sobalar tütüyor,içleri sıcacık mutlu insanlar keyifle sohbetlere dalmışken koskoca sarayda adeta tüm hizmetkarların yüzünde buz gibi ifade belirmiş ,mutsuzluk göze çarpıyordu.Nasıl mutlu olsunlardı ki !
Heryerin karla kaplandığı,dondurucu bir soğuğun olduğu bir sabah erkenden işe gitmek için evinden dışarıya adım atan Seyfullah dede birkaç adım attıktan sonra cılız bir şekilde cik cik ciik diye adeta so çırpınışlarını vermekte olan minicik bir kuş’a takılır gözleri.Hemen ayağının dibindedir bu donmak üzere olan minik kuş.Hay Allah sende nerden çıktın gel gel diyerek avuçlarının içine aldığı gibi gerisin geriye eve döner.
Eski toprak hemen zavallıcığı gürül gürül yanan sobanın başına getirir,yere serdiği kilimin üzerine yatırır.
Ne olduğunu anlayamayan Hacer nine
...Hayırdır bey.bu kuşta neyin nesi diye sorar
...Görmüyor musun hanım,zavallıcak donmak üzere ne yapmalıki
...Hay Allah !
Bir müddet geçtikten sonra sobanın vermiş olduğu sıcaklıktan kendine gelmeye başlayan minicik kalpli küçücük kuş mucize eseri canlanmaya başlamış bir güzel de ötmüştü.
...Görüyor musun hanım kendine geldi çok şükür.Ne de güzel,ne de sevimli şuna bak.
...Evet bey bu cins bir kuş olmalı,buralarda daha önce gördüğüm bildiğim kuşlardan değil.Acaba nerelerden gelmiş cinsi ne olabilir ?
...Haklısın bende daha önce hiç görmedim,rastlamadım böyle güzeli ne.Çokta güzel ötüyor maşallah.
...Ne dersin ; acaba bu kuş yüce hünkarımızın oğluna şifa için aradığı kuş olmasın.
...Olur mu olur hanım.Derdi veren Rabbim dermanını da verir elbet.Belki bizi ve bu minicik yüreği vesile kılmıştır.Yarından tezi yok saraya gidip durumu haber edeyim.Lakin sen önce şu minnacığın karnını bir doyuruver hele
...Tamam tamam ben şimdi hallederim meraklanma sen
Ertesi sabah gün ışıkları henüz ağırmışken minik kuşu iç cebine bir güzel yerleştiren Seyfullah dede sarayın yolunu tutmuş.Yolda da Allah'ım sen çaresizlerin çaresisin beni mahçup etme diye niyazda bulunmuş sarayın kapısına varmıştı.
...Dur bakalım ihtiyar ne istersin
...Sultanımızla görüşmek isterim,ona diyeceğim var
...Bize söyle biz iletiriz.
Size söyleyemem bu mevzu onu ve sevgili oğlunu ilgilendiriyor.Mühimdir geç kalmadan haber edin siz demiş.
Biraz vakit geçtikten sonra yüce hünkarın huzuruna çıkan Seyfullah dede başında geçenleri anlatmış ve cebinden minicik kuşu çıkarıvermiş.O ana kadar sesi soluğu çıkmayan minik bir anda Seyfullah dedenin avuçlarından uçup sarayın uzun koridorlarında gözden kaybolmuş.
Nerelere baktılarsa bir türlü minik kuşu bulamamışlar.
Seyfullah dede mahçup,sultan desen az biraz öfkeli umutsuz halde bir halde iken saray görevlileri kuşun şehzadenin odasının kapısında olduğunun haberini vermiş.
...Sultanım iyi olacak hastanın doktor ayağına gelirmiş derler.Acaba bir mucize mi gerçekleşecek deyivermiş Seyfullah dede.
...İnşaallah inşaallah Seyfullah,oğlum iyi olsun dile benden ne dilersen.
Kuşu almışlar şehzadenin odasına koymuşlar.Her geçen gün şehzade iyiye gidiyormuş.
Bir sabah şehzade minik kuşun ötüşüne açmış gözlerini.Sen ne güzel ötüyorsun öyle,ne tatlı tatlı şakıyorsun daha önce hiç duymadığım işitmediğim bir ses !
Müjde sultanım müjde ! sultanımız işitiyor.Az önce gözlerini açar açmaz kuşun sesinin ne güzel olduğunu söyledi.
...Doğru mu işittiklerim,oğlum duyuyor mu.Kuşun ötüşünü mü duymuş.
...Evet sultanım evet doru işittiniz artık şehzademiz duyuyor.
Bir mucize olmuş ve Seyfullah dedenin bir sabah işe giderken donmak üzere evine aldığı minik kuş şehzadenin şifası oluvermiş onun tekrar duymasını sağlamıştı.
Ülkede kazanlar kaynamış,fakirler doyurulmuş kırk gün kırk gece şenlikler düzenlenmiş şehzadenin tekrar işitmesi kutlanmıştı.
Seyfullah dede ve hanımı Hacer nine saraya davet edilmiş,ödüllendirilmiş şehzede tekrardan sağlığına kavuşmuş uzun yıllar yaşamıştı.
Minik kuşa mı ne oldu ;
Önce Seyfullah dede çok güzel bir isim koydu.
Bu kendi minicik yüreği kocaman sevgi dolu şakıyan,yaren olan kuşa ''Akasya'' kuşu ismini verdi.Sonra sultanın müsadesiyle yeni canlara yaren olması,şifa dağıtması için onu geldiği yere doğaya salıverdi..
Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine....
Kayıt Tarihi : 2.4.2017 23:50:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

beğeniyle okudum
TÜM YORUMLAR (1)