Bedenim mum gibi, yandı eridi,
Yaklaştı sayılır, artık hasatım.
Gözümün önünden, filim şeridi,
Gibi gelip geçti, bütün hayatım.
Ayak parmaklarım, buz gibi oldu,
Sıyrıldım, manaları gölgeleyen maddeden,
Oturttum, dizlerimin arasına başımı..
Koptu pamuk ipliği, ayrıldı ruh ve beden,
Gördüm.. bedensiz kollar taşırken naaşımı..
Yanarken tüm ışıklar, bende her şey karanlık,
Bir gün anlarsın beni,
Gelirsin tıpış tıpış...
Ben den arda kalanı,
Toplarsın kapış kapış...
Hasretim bir batak lık,
Her yanın yapış yapış...
Karanlık bir gecede, söndü günüm, ışığım,
Bağlanmış kollarımla, boşluğu sarıyorum.
Ben ne seni seviyor, nede sana aşığım,
Manasız gözlerinde, kendimi arıyorum........
Yapışmış tenimizde, kan emici pireler,
Asalaklar, sülükler, bitler başıboş gezer..
Bir yandan beynimizi, kemirirken fareler,
Taşlar yerde tasmalı, itler başıboş gezer..
Her an doğmakta vehim, tükenirken ümitler,
Aşk denilen o zehir, yüreğine girince,
Sanırsın her şey yalan, bütün ömür boş gelir.
Birazcık hırpalanıp, gerçekleri görünce,
Anlarsınki uzaktan, davul sesi hoş gelir........
Masmaviydi gökyüzü,
Ay ve güneş parlaktı.
Daha temizdi dünya,
Sular daha berraktı...
Aynı havaydı hava,
Çık, nefsin girdabından, derince bir nefes al,
Kır şeytanın kolunu,gelip seni boğmadan............
İçip, aşk şarabından, ebedi huzura dal,
Alevlendir közleri, üstüne kar yağmadan............
Düşündümde dün gece, benden yalnızı var mı?
Yalnızlık, kaderime örülmüş bir duvar mı?
Ağlıyorum yalnızım, gülüyorum yalnızım........
Bu sabahsız ömrüme, bir gün güneş doğar mı?
Her zerrenin eşi var, beyazın siyahı var,
Her biri aslandılar, yiğittiler, gençtiler,
O kutlu müjde için, canlarından geçtiler,
Ruhlarını şehadet, öyle kuşatmıştıki;
Ölüm elinden zehri, şerbet bilip içtiler....
O mertebe bir şandı, hazdı, Çanakkale’de,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!