Rıhtımda günbatımını seyrediyorum.
Güneşin sarı saçları serpilmiş sularına,
Masmavi denizin.
Takılıyken gözlerim böyle sarıya,maviye.
Sesleniliyordu vaur kalkıyor diye.
Bindimm vapura, içimde sarı bir fırtına.
Bizim yaşlı İşmail dede,
Demleniyormuş meyhanede.
Yudumlamış son kadehini,
Uzatmış asasına elini.
Hayde bana müsaade.
Garson Kemal de,
Bir tarla ektim.
Geldi bir dalga,
Kara karga.
Kondu tarlaya.
Topladı tohumu.
Ya denizlerin serin sularına bırakır kendini,
Yada dağların ardına saklanırken kızıl güneş;
Atarım sırtımda gündüz vakti taşıdığım yükü.
Ertesi gün sırtlamak üzere tabiki.
Aralar kapısını mavi gözlü gece,sessizce.
Metin'in üç misketi,
Ali'nin dört misketi,
Ayşe'nin iki balonu,
Nese'nin üç balonu.
Başkalarınında öyle.
Otururduk duvar diplerine biz,
Birkaç erkek, birkaç kız.
Karıncalar süzülürdü yuvalarına.
Güneş yuvarlanırdı dağın ardına.
Sarkıklar halinde sarkardı gölgeler,
Sen çölde su,
Şafak vakti uyku,
Yorulurken ara,
ben yara sen merhem gibisin.
Sen gülde tomurcuk.
Sen;
Güneşin sarı saçlarını,
Denizin masmavi sularına bıraktığı yerden,
Yükselen ay gibisin.
Sen;
Gövden kurtlanmış.
Dalların çıplak.
Yaprakların mı ihanet etti sana.
Sen mi ihanet ettin yapraklarına.
Oynaşıyor yapraklarınla,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!