Adım Rüzgara Yazıldı

Dünya Yükünün Hamalı
175

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Adım Rüzgara Yazıldı

"Adım Rüzgâra Yazıldı"

Ben,
Ölmüş bir eşeğin yelesinde dirilen çığlık,
Suskunluğun bile utanacağı
Bir sabrın ardında yaşayan dervişim.

Çocuklar için,
Henüz doğmamış dualar için
Kendimi her sabah yeniden
Yokluktan yaratırım.

Ağzımda bir damla,
Bir karıncanın sırrı var:
İbrahim’in ateşine karşı değil sadece,
Nemrut’un suskunluğuna da karşıyım.

Küller içinde bir Yusuf’tum,
Zindanlara isim kazıyan,
Gömleğim yoktu,
Ama bakışlarımda ifşa olan bir kader vardı.

Kerbela’da yenilmedim,
Yenildiğini sandılar.
Oysa ben ölümün içinden
Hayatı kanatlandıran bir turnaydım.

Yaz,
Yezit’i tarih unutur,
Ben susarken gökler ismimi fısıldar.
Çünkü ben,
Zalimin kılıcına karşı
Bir âşığın suskun seccadesiyim.

Ben,
Safını aşkın yanında seçen
Ve kaybetse de kazananlardanım.
Ben,
Adını toprak değil,
Rüzgârla yazanlardanım.

Dünya Yükünün Hamalı
Kayıt Tarihi : 6.7.2025 23:30:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


"Adım Rüzgâra Yazıldı" metaforik bir varoluş ve direniş manifestosu gibi. Şiir, zahiren sıradan, hatta “ölmüş bir eşek” gibi değersiz görülen bir varlığın, aslında içinde derin ve direngen bir ruh taşıdığını anlatıyor. Bu derviş, tasavvufi sabrın ve manevi direncin sembolü. “Ölmüş bir eşeğin yelesinde dirilen çığlık” dizesi, dışarıdan ölü ya da önemsiz görünen bir hayatın içinde gizlenmiş, suskunluğun ötesinde güçlü bir ses olduğunu gösterir. Bu, tasavvufî “fena” (benliğin ölümü) halinden sonra “başa dönme” yani “beka” haline ulaşmayı da çağrıştırır. Çocuklar ve henüz doğmamış dualar için yaratmak, geleceğe dair umut ve fedakârlık, yani varoluşun ilahi bir misyonla bağlantısını kurar. Bu, “nafsın ölümü”yle birlikte yeni bir “ruhî doğuş”u simgeler. Karınca metaforu ve İbrahim’in ateşi, hem küçük ama kararlı bir direnişçi, hem de peygamberlerin tarih boyunca karşılaştığı zulme ve cehennem ateşine karşı teslim olmayan ruha işaret eder. Nemrut’un suskunluğu ise zulüm ve inkârın sessizliği demek. Yusuf’un külleri ve zindanları, tasavvufî literatürde sıkça kullanılan motiflerdir. Yusuf’un güzelliği ve masumiyeti, haksız yere zindana atılması, sabrı ve ilahi kaderin tecellisini anlatır. “Bakışlarda ifşa olan kader” ise gönül ve gözle hissedilen ilahi sır. Kerbela’da yenilmemek, Hazreti Hüseyin’in simgesiyle zulme karşı direnme, ölümün ve fani dünyanın ötesinde bir zafer kazanma fikridir. Ölüm, gerçek anlamda bir yenilgi değil, geçici bir haldir; ölümden hayat çıkarmak, tasavvufta “mecnunluk” ve “aşk” ile dirilmek anlamındadır. Yezit’in unutulması, göklerin ismi fısıldaması, tarih ve kaderin ilahi adaleti vurgulanır. Zalimin geçici, mazlumun kalıcı olduğu inancı. “Âşığın suskun seccadesi”, ibadetin sadece dışsal değil, gönül ile yapılan, sessiz ama derin bir teslimiyeti simgeler. Son bölümde, “aşkın yanında saf seçmek” tasavvufun temel düsturlarından biri: Hakikat ve aşk uğruna dünyevi kayıplar göze alınır ama asıl kazanç ruhun özgürlüğüdür. “Adını toprak değil, rüzgârla yazanlardanım” dizesi ise varlığın maddi sınırların ötesinde, sonsuzlukta yankı bulan, manevî bir iz bırakma arzusudur. Bu şiir, hem günümüzün zulüm ve acılarına hem de kadim tasavvufi direnişe güçlü bir köprü kuruyor. Hem bireysel hem de kolektif bir direniş manifestosu gibi.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!