Gözlerin hissettiriyor bana
Kelebeğin hassaslığı gibi
Ölümü içten içe
Haranın susuz toprakları gibi
Çatlamakta içimdeki kişi
Bir balık gibi olmak
Zillerini takıp oyna
Kaybettim ben
Ebediyen artık yokum bu oyunda
Bir daha hüzünlü gelmeyecek
Bir hicaz makamı
Geçen rüyamda seni gördüm
Koşuyordun bana doğru
Buğday başaklarını yararak
Saçların sanki başakların rengini almış
O saçlar rüzgârla
Bir o yana bir öbür yana saçılıyordu
Biri durdursun şu dünyayı
Sanırım inmek için uygun bir yer
İzmir olmalı, sokakları sisli
Çökünce bulutlar pamuk gibi üstüne
İçimde anlamsız bir hüzün dolaşır
Ölüm, bir İzmirli güzellin dudaklarındaysa
Bu gün kasımın yirmi ikisi
Dışarıda rüzgâr, alabildiğine karanlık
Yerde diz boyu kar, hava ayaz
Bu gün ne yemek düşündüm, ne su
Ne dışarı çıkıp gezmek istedim
Nede birileriyle sohbet ettim
Bir esinti kıyılarıma vurdukça
Deniz ve yosun kokularını duyuyorum
Biraz önce
Gözlerimin önünden
Koşar adım
Bu aralar odamdan dışarı çıkmıyorum
Çekmişim perdeleri, söndürmüşüm lambaları
Bir bir düşündükçe yitirdiklerimi
Daha çok yaklaşıyorum geçmişe
Yaklaştıkça, geçmiş oluyorum
Gelecek yeni doğmuş bir çocuk oluyor
Hadi gel ardına kadar açık kapım
Seninle yaşamak istiyorum
El değmemiş gecelerin
Bakireliğini beraber bozalım
Geçmişim küf koksun
Ve seni sevmekle uğraşayım bütün gün
Sesleniyor sana rüzgâr
Zincir sesleri taşıyor sırtında
Paslı demir parmaklıklar
Duvardaki dikenli teller
Ve senin verdiğin acıyı
Vermiyor yapılan işkenceler…
Bazen güzel, bazen acı
En umulmadık anlarda
Düşünmek seni
Yüzünü hatırlamak
Her dakika, her saniye
Her yerde…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!