Bu gün benim doğum günüm hem sarhoşum hem yastayım diyor ya teoman... Yasta değilim ama sarhoşum.Ne geçmiş umrumda ne de gelecek. Beni mutlu edecek bir demet çiçek... Babam kimliğe yanlış yazdırmış. Uzun uğraşlar sonucu buldum.Ha çiçek diyordum. Bizim babam demişken kocaman üzüm bağlarımız olurdu. Onları toplamaya ya da küçüktüm belki asma yaprağı toplamaya gittiğimde böyle genellikle kayalarda olmadık yerlerde bir buket gibi açan küçük pembe veya beyaz çiçekleri olan bir yaban çiçeği vardı. Hah işte ben hayranım o çiçeğe. Koparır eve getirirdim. Günlerce hayran hayran izlerdim.Keşke babam da yanımda olsaydı. Yıllar sonra kaybettiğim için mi evde en çok beni sevdiği için mi hep yanımda istiyorum. Erkek gibi keserdi saçlarımı bebek yerine araba alırdı. Her gün harçlık verirdi. Çok cılız bir çocuktum. Yemez yiyemez yine dağıtırdım. Neyse ben ağlamaya başlayınca kötü oluyorum. Burda bırakayım.
Yıl işte 2007 2008 falan. Harıl harıl beni evlendirmeye çalışıyorlar. İstemeyince dünya peşinde koşar ya evlilik fobisi var her gelene yok diyorum. Üniversiteden yakın çok yakın bir arkadaşım eşinin arkadaşıyla tanıştırdı. Yani resimlerimizi gönderdik beğenildi karşılıklı tanımaya çalışacağız. Ben erkeklerle de arkadaşlık edebilirim ama bu niyetle değil utandım. Ben istahareye yatayım sonucu söylerim dedim. E talip olan o cevap vericem diye düşünüyorum. Rüyamı da anlatayım duymayan kalmadı. Uçsuz bucaksız yonca tarlası mor çiçek açmış ortasında boynuzları uzunn iri çok iri pırıl pırıl siyah beyaz bir inek.Sonra bir rüzgar esiyor ama meltem gibi mor çiçekler yerine yeşil tarla ve inek yok. Masmavi gökyüzü. Dilim dilime dolaşmıştı anlatırken rüyamda böyle gördüm dedim. Ben karar verdim evet dicem. Allah 'tan iyi mi bilecem dedim.Bi köyleri varmış karadenizde. Arkama bakmadan gelirim bayılırım yeşile doğaya dedim. Durmadan bir şeyler üretiyor. Ama işte beton duvarlar da kariyerim için gerekirse ben giderim falan. Bana biri dedi o seni deniyo. Denemek ne ben bilmezdim. O kadar o kadar kızdım ki Son bir mesaj yazdım. Evet yaşadığınız yer ilgimi çekti ama bir kadının yeri kocasının yanıdır o nereye giderse o da oraya gider. Cevabım olumsuz,dedim. Neden falan böyle bir cevap tek kelime daha etmedim. Hani denenebilir insan ama bunu bu denli uzatmak. Bana doktorum mesleki defarmasyon var sende demiş gülmüştü. Her seyi öğretmen gibi anlatıyorsun dedi. Bunu farketmiş ve hiç yargılamamış. Sağolsun. Yani sevdiklerinizi sevebileceklerinizi çok denemeyin.
Daha erken ama bir bahar havası var sürekli yağan yağmurlar o hissi uyandırıyor. Hastalıkta ve sağlıkta kendimle birlikte umarım güzel günler görürüz.
Güzel bir uyku sonrası bir çay bir sigara e olsaydı
Demlenmek...İçindeki cevheri yavaş yavaş suya vermek...Ve hakiki sevenlerin pırıl pırıl bardakta o acının içine şeker katıp içmesi...Ne güzeldir değil mi. Yani ben de diyorum işte, diliyorum,demlensek biraz...Ben buraya demleneyim dostlar şeker katıp karıştırsın...Şekerim ne güzel sözdür. Neye katılsa içindeki acıyı alır. Şekerim...
Dert çekmeyen dert kıymetin ne bilir diye bir türkü mü vardı?Evet ne bilir...Babamın bir radyosu vardı.Sabahları akşamları Kuran dinler kalan vakitlerde de türkü açardı. Beni yanından hiç ayırmazdı.Hani diyorlar ya büyüyünce anne babanıza benzersiniz ,babama benzedim. Çok özlüyorum bazen. Gözyaşlarımı tutamıyorum.Babam hayatta olsa bunlar olmazdı diyorum. Sırtımı yasladığım dağ gibiydi. Herkesle konuşur taziyesine düğününe gider ama herkesle ahbap olmazdı. Seçiciydi. Ne diyelim kaderimiz benzemesin. Allah evladımla mutlu günler uzun ömürler nasip etsin. Dertsiz kul yok da.Biri dedi ki bana kaderinmiş. E dedim bunu yapanda suç günah yok mu, e dedi o napsın hepsi senin kaderin... Ben hazırcevap biri değilim. Gözlerim doldu kalktım. Selamı sabahı da kestim. E işte türkü o türkü dert çekmeyen dert kıymetin ne bilir...
Akşam güneşi güzel...Hasreti sabaha yazmış ufukta rengarenk cıvıldıyor. Beton yığını içinde de olsak yüreğimiz ısınıyor. Çayım demlendi. Talih kuşu bizi de bulacak. Nazar değmesin. Doğru ya ne güzeldi babamın gozleri çimen yeşili.Şöyle az kaldı bahçeli bir ev yapacağım. Çiçeklerle donatacağım. Bahçesinde bir çeşme sadırvan. Cınar ağacı ve çayım. Bir tandır ve bahçede mutfak. Küçük ördekler. Bir kuzu süt versin oğluma ve daha nice hayaller az kaldı....Allah iyi kalpli herkese versin.
Garip bir gün ,hasta bir gün ama buna rağmen hastalığın verdiği dinginliği sevmiş gibi ruhum ;durgun denizler gibiyim...
Geçmiş olsun demek lazım tabi.Geçmesi için değil mi?..Ne kadar az beklenti o kadar mutlu hayat!Sadece yalan söyleyenler başkalarının da yalan söylediğini düşünür ve tartarmış.Nazara geldik diyelim. Boşver...
Hani bir türkü var ya sağ iken gelmez idin öldüm yasa mı geldin...Sevdiklerimizin kıymetini bilelim ve bizi herşeye rağmen tüm kötü huylarımız ve hatalarımızla sevebilenlerin kıymetini bilelim.Çok evlilikler gördüm sabredilmiş ne sebeple ise kadın veya erkek hastalanmış ne gençlik kalmış ne sağlık ve iyi niyet kalkmış gençliğinde bana böyle yapmıştının acısı çıkarılıyor...Üzücü.Ömrümüzün sonuna kadar bizi sevecek insanlar biriktirmek dileğiyle...Her halimizle. Kendimiz olarak, bir kalıba sokmadan. Çünkü her insan kendi gibi güzel olmasaydı çiçekler çeşit çeşit olmazdı...
Oğlum anne kahve yap dedi. Bu saatte! :)Kıramadım.Bana türk kahvesi ona da neskafe. Kırk yıl hatırı olur inşaallah:).
Az önce birşeyler izledim. Çağrışım yaptı. Sadi'den. Adamın biri bir yolculuk esnasında yürürken ayakları çamur olur. Hayıflanır. Oturur temizlerken bir gül kokusu gelir çamurdan. Çamura sorar sen nasıl gül kokabilirsin. O da der ki ben adi pis bir çamurdum. Sonra bir gül ağacı diktiler . Onun kokusundan zamanla üstüme sindi. Onun sayesinde ben de gül koktum. Hikaye böyle. Demek ki bizim davranışlarımız ve sözlerimiz auramız neyse yakınımıza o yansır. Gülsek gül. Sümbülsek sümbül.;) Güneş herkesi ısıtır.Ay herkesi aydınlatır. Bazen öğrencilerim biriyle fazla ilgilenince sitem ederler ama hani bize diye. Yıllar ilerledikçe pratik oluyor insan. Ara ara yakışıklı beyler güzel kızlar dinleyin hepinizi çok seviyorum diyorum kuzu gibi oluyor tatlışlar.;) Öyle işte...Kulağı çınlasın ;yeni türk edebiyatı hocamız oğretmen bir aktrist gibi olmalıdır derdi. Çok haklıymış. Bazı meslekler bunu gerektirir.:)
Günün doğuşunu seven gel buraya,bir bardak çayla demlenen gel buraya,kıskanmayan takdir eden gel buraya,ziyafet sofralarında değil ağız tadında afiyeti arayan gel buraya,ah almaktan korkan gel buraya.Sanki bir eylül sabahı gibi seherde türkü söyleyen sevdiğine gel buraya...
Nasıl güzel bir şarkıdır o. Gül ağacı değilem her gelene eğilem...Geniş kapsamlı bakıyorum. Hayat rutinimde de bu böyle. Bahçeye edeple giren buyursun. Dost olur arkadaş olur eş olur... Ne olursa olsun kimse kimsenin kölesi değil,değil mi?:)Saygı duyup sevelim...Demlenelim...Sohpet edelim... Ama kimseden bunu beklemeyelim.Narsist olmayalım. Sende ne varsa bende de o var. Neden bir başkasına prens gibi davranayım ya da aksi prensesmişim muamelesi bekleyeyim. Ne katarsan aşına o çıkar kaşığına. Neyse görüşürüz işten geldim yemek ocakta bahane gibi oldu ama:)
adnan bey şiirinizi beğeni ile okudum beğeni ile yorumlamaya çalışıyorum şiirlerinizin hepsi güzel hepsi beğenilecek gibi sizde benim antoloji sayfamı takibe alarak şiirlerimi beğeni ile okuyup yorum yaparsanız sevinirim ali torun şair ve yazar