Bir köşesine iliştiğimiz meyhanenin masalarını,
Felekten bir gece çalmak için,
Birbiri ardına doldurup donatıyorken,
Koyu, şen sohbetlere dalmış insanlar,
Feleğin çaldığı geceler için,
Kadehleri sıralıyorduk biz.
Acının her haline dokunduk.
Zaman geçip gitti bu gece de.
Hüzün, yorgun gözlerimin derinliklerine,
Tohumlarını bırakıyor.
Hatıraları masaya serdiğim bu zindandan,
Usulca süzülme vakti…
Yele tutulmuş kavak fidanı gibi,
İnceden sallanıyorum…
Serin, karanlık sokağın
Duvarı dibinden ilerlerken.
Hafif bir lodos caddeyi süpürmekte…
Sokak lambasının titrek ışığı altında,
Rüzgârın yapraklarla dansını izliyorum…
Bu sokak direğinin ince basamaklarına tünemiş,
İki serçe, iki ürkek serçe olsaydık şimdi biz…
Ah, sus!
Sus diyorum, sus
Bu imkansızlıklar tutsağı bedenime;
Sus ve acıyı yaşa.
Yaşa ki dök en derin dehlizlerini.
Afacan Dilekçi
Kayıt Tarihi : 29.10.2018 10:28:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!