ACI ŞİİRLERİ

ACI ŞİİRLERİ

Yaşar Gürlek

gulmem aci gulemedim

derdim coktur alan olmaz
su halimdan soran olmaz
benim yuzum gayri gulmez
hayat aci gulemedim

..

Devamını Oku
Şerafettin Muş

Acı dolu

Munzur gibi kan akarken yürekler
Katliamdan medet umar korkaklar
Kan fışkıran topraklarda doğanlar
Acı dolu hüzün dolu dert dolu

..

Devamını Oku
Sinan Karakaş

ACILARLA

Bilmiyorum acılarla, sanki arkadaş olmuşum,
İstemeden acıları, bedenime doldurmuşum,
Tomurcuk güller gübiydim, daha açmadan solmuşum,
Acılar acı üstüne, sanki acıyla doğmuşum.

..

Devamını Oku
Özkan Karaca

Bir ahu bakışın ömrümün kederine değer. Yüreğime kan sızarak akışın: Sevdamın; asil ferdine, asıl kendi adına olan...... değer. Özümü oyalayan, sözümü aralayan, ruhumu kor layan, izanımı zorlayan..! Hüzün sarsıntısı ile, yağmurların irademi örterek karanlığın bağrına sokulmuştum. İsmini dilimden düşürerek karanlığın bezi içersinde arıyordum. Başıma toplanan yıldızları avucumda topladım. Işık süzmeleriyle; yolumu tayin, ismini kaim ederek izlerle sürülüyordum... İsmini anı taşların altında buldum, dudaklarım çığlığın yankılı sesinde isminle duruldum. Seni kalbimin sandığını açarak sakladım. Benliğimi dikenliyen gül adı olan sen. Gül bahçesinde durdum. Karanlık içersinde kan akışı gibi hafakan basan, ızdırab yükleyen güllerin gözlerime kan boşaltan renkleri. İsminle haykırdım, yapraklar savruldu. Hazin bahçenin boğucu oltasında hafakanlar bastı, gölgen kırılan dimağımda taştı. Bir yandan güllerin kanlı bakışı üzerime hücum eder, bin andan günlerin derdi yüreğimi ezer. Anların resminde yansıyan cismin alnıma yerleşti, izlerin sesinde fısıldanan ismin canıma yerleşti. Gözlerimin acı boğultusunda sen, gönlümün sancı kavruluşunda sen. Güllerin yapraklarını rüyalarına sokuyorum. Günlerin şanlı adresinde ve merkezinde konumlanan sana taze gül gönderiyorum. Şiirlerimin bestesi seninle çalıyor, acı melodilerin yakarışı seni çalıyor. Yüreğimin esareti senin adınla kelepçeleniyor.
.
..

Devamını Oku
Ali Lidar

179.

Görkemli kahkahaların arkasında çoğu zaman derin bir ızdırap saklıdır. Izdırap biraz tırt bir kelime, yerine başka bir laf kullansam mı diye düşünmedim değil. Lakin bulamadım. (Sahi lakin var bir de, o da ayrı bir tırttır. Zira gibi. Ama yok severim ben zirayı. Zira, zira iyidir, olduğunuzdan daha derin gösterir sizi) Acı, keder, mutsuzluk falan diyebilirdim belki ama ızdırap daha bir uygun sanki. Kederli insanlar üzgündür. Mutsuzlar acı çeker. Bir süre. Geçer sonra. Geçmeyen bir ızdıraba sahip insanlar ise çoğu zaman kahkahalarla gülerler. İnsanların içindeyken elbet. Yalnız kaldıklarında ise ne bok yiyeceklerini kimse kestiremez. Izdırap işinde yeni olanlar yalnız kaldıklarında mütemadiyen ağlarlar (Bak işte mütemadiyen var bir de) Eskiler ise genelde bira içerler. Mümkünse kırmızı tuborg, olmadı şişe efes..
..

Devamını Oku
Murat Beytekin

İnsan sevinmesini bilmeli, acı çekmesini daha iyi bilmeli
Bu dünyada acı sevinçten daha çok, bunu bellemeli
Kah ağlar kah güler; böyle geçer hayat
Ölüm var bu diyarda, en çok buna sevinmeli
..

Devamını Oku
Ali Orkaç

Buzul dağlarının eteklerinde yalnızlığın,hüznün,sevincin birbiriyle sarmaş dolaş olduğu,birkaç barınağın adeta bu dağların dostluğuna soyunmuş görüntüsü,insanların yalnızlığına bir dem kusan,çarelerine sonbaharın sonlarına yaklaşırken kışa hazırlık feryatların duyulduğu kuş uçmaz kervan geçmez bir köy: Aktoprak. Dehşetli dağlara yoldaş olan bu güzel isim ismi kadar bahtiyarlık arz etmiyor ne yazık. İnsanları küçük grup yürekleri dağlar kadar,sevgileri dünyaya bedel sıcacık yürekleriyle insanlığın,dostluğun,misafirperverliğin engin denizler kadar ki sevdaları ve daha nice güzellikleri içinde barındıran küçücük diyar. Sevda sözcüklerin en güzel anlatıldığı,aşk sohbetlerin en çok sivri dillerinde dolandıran kara kaşlı köy. Kışın beyazına bürünen yamaçlı köyün, güzel insanlarının her birinin ayrı hikayeleri ve dolu dolu yaşanılan aşkları gömülü vermiş yüreklerine. Serilmiş sofralarına taze cicimsi yaşamlar. Yaşamı mutluca sürdükleri gibi acı,kederli portrelerde çizmiyor değil,kimi annesinde kimi babasından kimi de başka birinden alıyor nefretin acı meyvesini. Bazen birileri senin kapını çalarken belki dünyanın en sorunlu insanıyla karşılaşıyormuşsun gibi gelir sana,içini döktükçe hüzünlü bir sonbaharın sararmış yaprakları gibi acı dolu serüvenlerini,yeni hayatlarını sofrana sererler. Değişimi sürekli isteyen sürekli farklılıklar peşinde koşan,ama hep aynı sorunları yaşamlarına sinmiş olması, onları buhrana sürüklüyor. Her birinin ayrı bir hayal dünyasında gezinmek istemesi,yeni ve yaşanabilir hayat sürdürmek istemeleri onların gerçek köy felsefesini oluşturur. Köy insanlara yol açarken başka yolların kapanmasına kandil yakar,kandilleri yandıkça feryatlar duyulur yaşamlarında ve öyle yaşamlardır ki sabahın erken saatlerinde işe koyulurlar,yaptıkları işlerde hep aynı hayvanlara yem verme, su verme onlarla uğraşma,kızaklarıyla köyden uzak yerden ot getirme,koyunları için her öğün “düne”dedikleri temiz bir kar sofrası yere serme. Ne yapılabilir ki bunların dışında; ama bazen düşündürür insanları. Bu insanlar hayvanlarıyla kızaklarıyla özdeş olmuşlar,onlarla kalkar,onlarla oturur,güzellikleri bu masumvari varlıklarda bulur. Merhameti, şefkati onların o sessiz dünyalarından öğrenip yavrularına da bunlardan öğreterek insanlığın bu şirin dünyasında düşmanlıkları yok edecek öğretileri sunarlar yuvalarına. Belki ileri bir medeniyet değil onların içinde bulunduğu durum; fakat insanlığın kardeşçe yaşanabileceği,dayanışmanın asli gerçekliğiyle var olunabileceği gerçeğini bize öğretiyorlar. Bir yaşam felsefeleri vardır onlarda,hem taşlara yaslanarak hem de ak toprağa dayanarak geceleri kandil yakarlar. Birbirine darılırlar,birbirleriyle kavga ederler,gizli sevda kaçamaklarını da yaşarlar; fakat sevdalarını yüreklerine gömmeyi bildikleri gibi dargınlıklarını da unutmasını bilirler,tıpkı annesinin memesine diş atan bebek misali,anne incindiği için bebeğine kızar; yalnız anne sonradan can havliyle bebeğine sarılır.
İşte Aktoprak,acıyı,sevinci ve neşeyi içinde barındıran onu yaşatan saydam ve cıvıl cıvıl insanlarıyla kim bilir daha nice seneleri ardına bırakacak nice insanlara merhaba diyecek bir köy. Hazin dolu buzul dağlarına sırdaşlık eden yamaçlı köy ne yolları var ne de yoldaşları her gelenden yemiş feleğin silesini,kimse yokluklarla mücadele eden bu köye uğramamış,uğrayan da: “ Zaten nazlı dağlara sırdaşlık ediyorsunuz,yollarınızın çamurlu olması,cevizli ağaçların varlığı size yeter bu doğal ortamı bozmaya kıyamıyoruz.”deyip köye bir daha da uğramaz olmuşlar. Hep yalnızlığına terk edilen,yokluklarla mücadele eden,yılların ağır yükü altında ezilen,zorlu kışlara göğüs germiş bu güzelim köy hep insanları kucaklayan ve kucaklamanın ötesinde onlara: “ben de insanım insan gibi yaşamaya, hakkım var,yollarımın çamurlu olması köyü görmeyen beylerin çamurlu düşünceleri ve görmeyen çamurlu gözleri nedeniyle hep yalnızlığa terk edilmiş.” Artık tarihten beri kimse görmedi köyü göreceklerini de sanmıyorum. Sana koşacaklardır ey güzel köyüm,sana hasret duyacaklardır,senin buzlu suyuna,karlı dağlarına...

Ali Orkaç
..

Devamını Oku
Mehmet Macit

Yandaş kayırmak için, türlü kılık giyene,
Kazancın haramını, onursuzca yiyene,
İşçi alın terini, sömürürüm diyene,
Emekten çalanlara, acı sözlerimiz var.

Yoksul kalmak kaderin, para senin neyine,
İyi hizmet etmeli, zengin olan beyine.
..

Devamını Oku
Gülçin Şahin

Sevgi akar içerden bir ırmak gibi
Derin ve sessiz
Acı verir,vurur yüreği titretir bir kamçı gibi.
Gözyaşları anlamsızdır

İçinde öyle yağmur yağar ki,sen bile anlamazsın acı acı
Gözlerinde bir kıvılcım,seni yoran bir kuş gibi
..

Devamını Oku
İlker Halil Türer

Bu kadar güzel olmalarına rağmen neden ölürlerdi kelebekler. Güzelliğin bedeli belki. Doğa verdiklerinin karşılığını acımasızca alıyor bizden. Günler olmadıgı kadar karanlık dısardaki karda kelebekler saklanmış. Kelebekler gelecek baska bir bahara beklerken ben, geleceğe dair ne kadar özlenecek kadar varsa hepsini özledim. Geçmişe dair hatırlanacak ne kadar hatıra varsa hatırladım. Kalbimdeki duyguların hepsi sanki yeniymiş gibi, dün âşık olmuş gibi. Şu an ya da gelecekte ki bir gün her ne kadar unutamayacak gibi olsamda, aşkın salgın bir hastalık gibi yayılıyor kanıma.

Gerçek olan belki aşk olmalı. Bir insan bu kadar ifadeye hazırlıklı bir o kadar ifade edemeyişi bundan olmalı. İçin için yanmak fakat söyleyememek. Birçok acı çekip boş kalması gibi. Ama hayat hazırladı bize bunu. Acının ödülü mutluluk diye. Ama aşkta değil. Bir insan acı çektiğinde ne yazık ki bir mutluluk bulamamakta. Aşk tekil bir mutluluktur bu noktada tek bir kişinin çektiği ulasma ve onunla yasama duygusudur. Bunu düşündükçe ümidimi kaybederim. İki insan aynı acıları aynı ortak noktayı kazanabilir mi? Ya da neden yalnızdır karsı cinse bu kadar değer verdiği halde. Bu kadın ve erkek ortak bir noktadır. Çünkü doğası gereği biri acı çekecektir. Biri ise mutlu olacaktır. Doğası budur aşkın. Filozofun kabullenmekten baska yapacağı bir şey yoktur.

Bu yazıyı okuduguna göre herşey için çok geç olmalı. Hiç yazamadım sana (hala da yazmıyorum) belki bunu telafi eder. —Belki- Sana hala söylenememiş sözler var. Biliyorum aslında o kadar umrunda değil. Hayatında su an başka birisi var sen çok mutlusun. Biliyorum. Bilmiyorum aslında hissetmekteyim. Umrunda değil ya da umrunda –ki ben umrunda olacağını düşünmekteyim- sensiz bu yıl kaçıncı yıl. Yazmak istediğim sensiz olmuyor. Ekmek gibi su gibi herşey seninle gibi oldugu gibi. Bu yazı senin son hatırlayışım yani senin için dair sana son ağlamam. Seni son kez hatırlıyorum kelebek. Buna rağmen Seni hala deli seviyorum.

“Hiç gönderilmeyecek bir mektuba giriş”
..

Devamını Oku
Şamil Akay

Ölesiye değil de, öylesine yaşıyoruz. Gerçekleşmesini beklediğimiz her hayalin yanında aslında gerçekleşmesini beklediğimiz nihai şey; ÖLÜM. Yatağın, yalnızlığın, kitap ve kahvenin dışında huzur veren tek şey bu. Düşünün ki uyku bile bu kadar tatlıysa, ya ölüm? İnsan istediği bir şeyden korkar mı? Korkuyor işte. ÖLÜM. Hem huzur hem korku. Bir amacımız olmadan, freni patlamış kamyon gibi seyir alıyoruz şu hayatta. Bazen biraz mutlu, biraz özgür, biraz huzurlu bazen de oldukça sıkıcı, oldukça bıktırıcı ve oldukça acı verici. Siz hiç gülerken ağladınız mı? Yüzünüzde insanları kandıracak o sahte gülücükler takınırken, içinizde bir bir boğuştuğunuz acılarınıza mağluben gözlerinizden akan birer damla yaş. Ağlamak acizlik değildir. Ağlamaktan utanmayın. "Erkekler ağlamaz" ne kadar da saçma. Erkeksek ne olmuş? Bizim kalbimiz, hislerimiz, duygularımız yok mu sanıyorsunuz? İster kadın olsun ister erkek. İnsanların çaresiz ve eşit olduğu bir durum vardır. ACI. İstisnasız acıyı benliğinde hisseden insan ağlar. Hissedin kardeşim. Hissedip ağlayın. Ağlayın ve rahatlayın.
..

Devamını Oku
Cemil Öksüz

Aradım durdum seni nerdesin bulamadım
Bir acı kahven içip hatırın soramadım.
Yarım kalan sohbetin tadına doyamadım
Bir acı kahven içip hatırın soramadım.

..........İçimde sessiz çığlık duyulmadı feryadım
..........Sana küskün değilim kaderime ağladım.
..

Devamını Oku
Şamil Akay

Çok yazınca yükümün hafifleyeceğine inanırdım baba. her şeyin bertaraf edildiği bir yön, her ağrının muhatabı bir kapı olmalıydı. uzun yaşamak isteğimdendi hepsi. ardından az yazmayı istedim. öyle de oldu. az yazınca da fazla yaşayacağımı sanmıştım. Nedir işte, az görmek ömre çok ses katmıyormuş. yanılmışım baba. ama seninde yanıldığın konular vardı babacığım.
sen bana hep derdin ki ''erkek adam ağlamaz diye düşünüp ağlamaktan alıkoyma kendini. ağla ki rahatlayasın oğul'' derdin. ama bu acı öyle bikaç yazı yada birkaç göz yaşıyla geçip gidecek bir acı değil ki baba. bilsemki yazınca geçecek parmaklarım çürüyene kadar yazardım ve bilsem ki ağlayınca geçecek, inanki yüzümde kuru yer komazdım baba.
..

Devamını Oku
İsmail Aksoy

Soluyor yüzüm, eğer acı çekiyorsa O içimde, O'nun gizli baskısı acı veriyor bana, ve göremediğim bir devinimiyle ölebilirim O'nun.

Ama inanma saklarken O'nu içimde, düğümlenmiş olduğuna sadece benim içimle. Bir gün yollarda sere-serpe koşarken O, benden çok uzaklardayken de, O'nu kırbaçlayan rüzgâr eskiyecek etimde, ve çığlığı O'nun açacak yolları gırtlağımda. Ağlayışım ve gülüşüm senin yüzünle başlıyor, oğlum!


Gabriela Mistral
Çeviren: İsmail H. Aksoy
..

Devamını Oku
Gökhan Evliyaoğlu

Çepçevre kaplamış bütün ufku
Okyanus denilen acı-tuzlu su
İki milyon yıl boyunca biriken
Acı gözyaşları mı insanlığın bu?...
..

Devamını Oku
Deniz Bora Koçak

Sobalı bir kitapçıda otururken usulca yaklaştı bir insan.
Sordu: Neden bu kadar acı bir Dünya?
Cevapladı Cebi delik adam; Acı çekmeyen mi var?
Bak! Cehennemin üzerinde altı yanmış isli kırmızı demlik.
..

Devamını Oku
Gülşen Şenderin

Sevdanın ak kuşları uçarken gök yüzüne
Hoşca kal gidiyorum, dedin canımın içi
Dönerim geri; derken bakmadın hiç yüzüme
Gitme dedim bilmedin; hiçran yarası acı!

Seraba karışırken, o büyülü gülüşün
Yanağına kor oldu, sakladığın göz yaşın
..

Devamını Oku
Abdulkadir Saylan

Acı çektikçe hiçbir şeye değmediğini anlarsın.
Çektiğin acı yaşadığın mutlulktan çok ise
Bulunduğun yerden uzaklaşmak en doğrusu olur.
..

Devamını Oku
Gamze Gül

Sevgili işveren arkadaş..
Şimdi ben bu geçmişi Çok Özümden gelerek yazdığım için buna öz geçmiş diyorum..
Adım Gamze Gül. 1990 doğumluyum e biraz yaşım geçti artık. Ama hala kendimi 19 hissediyorum aramızda kalsın :)
Gelelim Tecrübelerimeee...
Çok güzel acı çekerim.. 21 yıllık bir acı tecrübem var ve 21 yıllık profesyonel aşığım..
Acı ve aşk konusundaki usta ellerden öğrendiğim şeyler bir daha aşık olmamaya yeterlidir diye umuyorum..
Gerek kalp kırgınlığı gerekse gecelerce ağlama üzerine doktoralarım mevcut..
..

Devamını Oku
Süleyman Sönmez

Sarı benizli bu çocuk
Avucunda mavi boncuk
İçini çekerdi hep acı acı
Önünden geçerken kağıt helvacı.
*
..

Devamını Oku