Güneş, unutulmuş bir taş gibi
yuvarlanıyor gökyüzünün terkedilmiş sokaklarında.
Kim hükmedebilir ona,
sanki bir yüreği varmış gibi?
Bir rüzgâr eser,
toprak soluk alır
ve bir yaprak kendini bırakır boşluğa,
yeryüzüyle gökyüzü arasındaki o ince çizgiye.
Bazen en küçük olan,
en ağırıdır aslında.
En kolayı nedir;
yöneten mi olmak, yönetilen mi?
İçimde, suskun bir kuş
kanatlarını çırpmadan bekliyor cevabı.
Belki de yöneten de, yönetilen de
aynı karanlığın içinde kaybolmuştur,
farkında olmadan.
Gecenin kıyısında oturup
sessizliği dinleyebilirim,
çünkü karanlık,
kendi ağırlığında parçalanır.
Gündüzü ayağa kaldırabilirim,
ama o hâlâ uykuda,
bir çocuğun huzursuz uykusu gibi.
Ben dünya adına ağlayabilirim,
çünkü o artık ağlamıyor.
O, suskunluğun taşlarını ördü etrafına
ve taşlar,
birbirine yaslanarak ayakta duruyor.
Sonsuza dek vazgeçebilirim…
Bir isim olmaktan,
bir gölge olmaktan,
bir nehir gibi akmaktan.
Ve yönetilen olmayı seçerim,
çünkü yönetenler,
kendi yarattıkları duvarların içinde kayboldular.
Çünkü bazen en sessiz olan,
her şeyin altını üstüne getirebilir.
Kayıt Tarihi : 28.7.2012 02:17:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!