Abrakadabra Şiiri - Abdulkadir Bostan

Abdulkadir Bostan
53

ŞİİR


14

TAKİPÇİ

Abrakadabra

bana uygun bir dil bul seni anlatacağım
-dedim kendime

yıl bindokuzyüzdoksanaltı
adım tam dört harf ile kodlanmıştı ülkemin şuuruna
tam dört kural
tam dört bilinmezlik
o zamanlar kendini öğütmekle meşgul bir değirmendim
o zamanlar şairliğim ıska geçilmiş çıplak bir trajediydi
kelimelerim kemiklerinden kırılmış bir ucube gibi dolaşıyordu
-dilimin caddelerinde
sadece kirli şeyler biriktiren bir kalbin kumbarasıydım
sadece siyah şeyler
sadece dünyaya bilenen şeyler
çok çirkin şeyler
istasyonlarda gazete çiğneyen çocuklar
ortaçağ ağızlı ve melon şapkalı iştah satıcıları
ve bolca ekmek arası ütopya
ve bolca tanrı
ve bolca Cem Karaca, bolca "tamirci çırağı"
ve gitgide saçları bukleli o çocuktan uzaklaşan
-esmer tenli bir trene dönüşüyordum

her kavgada kaybolan yumruğumu babam bir yerlerden bulup getirirdi
ve onarırdı kırık dökük yerlerini, gazlı bez ve tentürdiyot
gitgide yaşamak, olur olmaz şeyleri yok eden bir sihirbaza dönüştü
abrakadabra; önce yüzümdeki çeliği
abrakadabra; sonra babamı
şahane dedim
ne şahane bir yok oluş bu

-hayat elindeki taşla gün sektirip durdukça, yaşamak gölünde
ha bire kısrak biriktiren benim
ha bire, keserle yontulmuş su taşları
ha bire hengame
ha bire koşmak
ne ağır bir varsayımdır bir bilsen
yıllardır aynı asfaltı aşındıran sabahı uyanmak
aynı yüzünle, aynı çirkinlikle, aynı küfürle
-geceyi bir sırtlan gibi kemirmeyi öğreten
hantal ve süt tenli adamların
kafası kıyak ve gün yüzü görmemiş şatafatlı sözlerine aldırmadan
çeliği ve toprağı çatlatırcasına eşmeye çalışmak
göğsünün yaban yanıyla emzirdiğin sokağın ve kuşların
tandır ekmeğinden çıkan o ezoterik kokunun
ve her iğde mevsiminin kasıklarındaki o şubat sancısını hissederek
tütün ve kekik dağlarında, ceplerinde barut kokusu biriktiren benim
kan revan bir yenilginin tam ortasındaki, anadan üryan o heykel
velhasıl tüm evrenin damarlarında bir müptela gibi kıskıvrak duran
durmadan duran
durmadan duran
o izdiham benim...

zaman zembereğini kırdığında
-evet, zaman kırıldığında bir ay gibi
ahh diye bir sesle yıkılan, parçalanan şeylerim olmuştu
bir kere kırılmıştı şavkı, yüzümüzdeki denizin
bir kere aldanmıştık yağmurun ve aşkın cazibesine
içimizdeki erkeksi ve dişil iradenin doğurup durduğu
ve hokkabazların çılgınca var ettiği bu halüsinasyon
"yanıldın dedi" yaralarımın sahibi
bu külkedisi masalı içinde anlatılan sen değilsin
makyajlı yüzler ve çamurdan aynalar sen değilsin
senin adın; yok olan şeylerin üzerine ışıkla mühürlenmiş
en az bir abrakadabra kadar masum değilsin
-ne şahane değil mi
yok olan şeylere sahip olmak...

anladım dedim sahip
insan bir yok olmalar işçisi
ve hep işçi kalacak...

Abdulkadir Bostan
Kayıt Tarihi : 24.3.2022 12:56:00
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Abdulbaki Akpınar
    Abdulbaki Akpınar

    uykudan uyanmak için küçük bir hap...kutlarım.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Abdulkadir Bostan