Akıl oyunlarının çıkmaz sokaklarında,
Ilık bir yağmur boşalır pişmanlık sapağında
Sahne tozları bulamaç olur.
Hep hüsranla son bulur,
Masum yüreklere biçilen rol
Sıvanır riya maskelerin suratına
bazen durduk yerde aniden geliyorsun aklıma
hayat sıkıcı zaten derdini paylaşacak can arıyor insan
sadece bir merhaba için vakitli vakitsiz çalmak istiyorum kapını
ben geldim desem, tamtakır; olmuyor öyle kütük gibi
hani diyorum karanfillerden güllerden bir buket yapsam
zorla çekiliyormuş gibi güneş dünyanın arkasına
direndikçe kızarır ufukta utancı yayılır bulutlara
denizin şuh kahkahaları yırtar geceyi köpük köpük
kudurmuş gibi zevkle siler izlerini kumsaldan
hadi denizden çık gel kopartalım gökten yıldızları
Kaç kez kurban ettim kim bilir
Anason yalnızlığını kuru tütün yapraklarına
Şu yaban şu hoyrat sevdalarımdan
Eşkıya merhameti sinmiş sararmış parmaklarıma
Şişenin dibi çıkmış odamda kesif bir duman
Lekesizdi, beyaz…
kar’ın kurtlanmadığı zamanlardaydı,
çocuksu masum dokunuşlar dolaşırdı
puslu sokaklarda…
karanlığın zifirine; yıldırım gibi düşerdi de sevgi
silerdi hasleti çaresizliğin kasvetini,
BİR MELEĞE
Sizi anlatmak yağmuru anlatmak gibi
Güçlü iradeli,
Saf ve temiz kristal tanelerini
Güller bile açılmayı erteler
kuruyan dallara çarpan
rüzgarın sesi tehtidkâr
gök yüzünde yer yer
öfkeyle kükremekte karabulutlar
karıncalarda bir telaş,
aynı şarkıyı dinliyorum saatlerdir
avuçlarıma aldığım başım küçüldükçe küçülüyor
kayıp gidiyorum karanlıkta gece kuşları gibi
sonsuza uzayan yolda eski model bir araba gibi
türbülansa girmiş bir uçak gibi
kötüyüm çok kötüyüm içmek bile gelmiyor içimden
tenha sokaklarda sere serpe araç yığınları;
suskun,
donuk bakışlı insan kolonileri;
yorgun,
zihinlerde ağır basınç, derinlerde;
vurgun,
Gece ışıklar kapandığında
Bütün gözler kapanırmı sanıyorsunuz
Kelebekleri boyar bazıları parmak uçlarıyla
Güneşe doğru at sürer bazıları yılkı atlarıyla burun buruna
Göz kapaklarının altında çok gizli oturumlar açar kimileri
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!