Pinarindan ozgurlugun al bir yudum,
cek bir soluk ruzgarindan sevdamizin
seni benden ne bu kapi, ne bu duvar ayiracak,
seni ne bu kara kara gelen olum.
al bir yudum pinarindan ozgurlugun
ruzgarindan sevdamizin cek bir soluk
Çürümüş saatleri yaşıyorum
Epey bi ömür geçirdim
Ve Sana yüreğim ortasına basarak gelmek isterdim
Keskin bir bıçak yarası
Acıtıyor akşam tanelerini
Gittin
Ayrılırken buz tutmuş bıyıktı gözlerin
Kaçamak ellerimiz komutsuz sallandı
Dudaklarımızda sıradan sözcükler
Vedalaşmayı bile beceremedik
Son bir bakış kaldı arkanda
gün boyunca damladı
güneşin altın saçlarından
doyumsuz bir ezgi
kavakların uzunluğuna
gün boyunca
terledi yapraklar
İstersen hiç başlamasın
Bu hikaye eksik kalsın
Onca yaraların ardından
Yeni bir aşk yaratamazsın
Örselenmiş bir çocukluk
Bir gün yalnız seni hatırlayacağımı sanma
Seni düşünüyor ve anıyorsam
Sanmaki sevgim den
Yalnızca sana olan nefretim den vede kinimdem
Adını her anışımda senin yalanların gelir aklıma
Bütün rüzgarlara açıl
Sana dokunan aşklar savrulsun
Çölün kum tepelerine
Yüreğinle uç
Ve uçur dostlarını
Göğün derinliğine
Yaşlılara saksılar dizdim, bahçeler yaydım.
Yorgunlara diri beden verdim, taze yürek.
Döşekler serdim hastalara, rahat, yumuşacık.
Nerde yalan dolan gördüysem kızardım.
Yiğit yüreklere, dedim, canım armağan.
Ardına kadar açtım çocuklara kapıları.
Çok olun, çocuklar, çok olun,
Yüzlerce olun, binlerce olun, onbinlerce.
Daha çok olun, daha çok olun,
Yapraklar kadar, balıklar kadar çok olun.
Bu dünya ne tek tek yaşamakta,
Bizim hiçbir hürriyetimiz yok,
Hiçbir hürriyetimiz,
Ne çalışmak, ne konuşmak, ne sevişmek.
Sen orada bağrına bas dur en büyük çileyi,
Ben burada en büyük çileyi doldurayım,
Ekmeğe muhtaç, hürriyete muhtaç, sana muhtaç.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!