Kör bir kuyuda yitirdim suretimi belki bir yezidiyim
Bir ceylanın gözlerine akşam çökünce
Sanki yağlı kementler dolanıyor boynumda
Düşlerimde kanlı çocuk kundakları
Delik deşik ağtlar bin yıllık çıban
Eski bir yalan oluyor babil söylenceleri
Bir imla hatası gerekiyor bana şimdi
Gizemli bir ahenk
Kutsal bir taşkınlık
Aşkı işaretleyip çoktan seçmeli
Acemi bir dize olup virgülsüz sevsem seni
Efsunlu tüm sözcükleri seferber olsa da yetmiyor bazen
Laldir o karede her şey
Hangi orkestra seslendirebilir şimdi açlığın uğultusunu
Hangi nota verebilir şimdi
Çöplüklerden toplanmış kuru ekmek parçalarının
Ben bir yazın yalancısıyım bu girizgâhta
Ömrümün biriktirdiği onca kavram ve sözcük
Şimdi tehdit altında
Sus makamı züldür bana
Öyle bir ejder ki gözleri
Şimdi o kente bilet kesmek
Seni sevmekten zordur
Dağladık sancıyan yanımızı
Sulara verdik anıları
Aşkı ve acıyı seçtik
Şimdi hangi sayfasına başvursam
Bir sebep-sonuç ilişkisi buluyor hemen
Her satırı bir ‘tashih’le yaralı
Bir masalcı oluyor zaman
Ölümleri kutsuyor, yalanlar emziriyor
İnfazlar büyütüyor tarihin beşiğinde
Son da değil başlangıç da
Ne kadar az ne kadar çok’uz
Her yerde ayak izimiz
Ne kadar çok özel’iz
Gün geceden kısa bu aralar yoğun bakımda
Geçtiğim yollarda kül ve duman
Yükselenim yalan söylüyor
Ben ateş kavmindenim
Bundan sonra yazılacaklar
Bir ömrün fezlekesi olmalı
Haylaz bir mısra kırınca tüm kitabeleri
Bil ki bahar sırılsıklama kurmuş kendini
Takvim yaprakları acımasız olmuştur
Şarkılar söylenmiş şiirler okunmuştur
Zeval vakti inceden sızıyorken kan
Her cemre bir karmaşa bir korsan yolculuğa
Bedeli ödenmiş vakte hüküm inmiştir
Yüreğimden düşürmeden emanetini
İşte koynumda fermanımla, yaralarımla
Sana vurgun yemiş bir ten getirdim
Al bir karanfille tutuştur beni
Kanayan bir öyküdür içimizdeki bozgun
Hergün yeni bir hüznü takıp koluna
Bütün saatleri acıya kuruyor sanki
Şarkıların hüzzam makamındayız
Kanıyoruz göçebe yollarda yılkı atlar
Bir acı kahve hatrını unuttuk
Her köşe başında bir maskara
A.Hicri İzgören
Şair arkadaşıma selam, annesine selam..