Mektup Geldiği Gün
Kapının altından ince bir hışırtı geçti.
Nokta önce fark etti; zarfın köşesini kokladı,
patisiyle itip masanın ayağına bıraktı.
El yazısı tanıdıktı.
Eskiden bu çizgiler kalbini acele ettirirdi,
bugün yalnızca bir adres kadardı.
Kettle ıslık çaldı.
Bir fincan çayı mektubun yanına koydu,
buhar kağıdın üzerine ince bir halka çizdi.
“İzlerin de bir ağırlığı var,” diye düşündü,
“ama bu halka, taşımadığım bir yük.”
Zarfı dikkatle açtı.
Kâğıdın kokusu, çok önceden kalmış bir yağmur gibiydi;
ıslatmadan geçti üzerinden.
Cümleler gözlerine geldi,
ama kalbi metronom gibi düzenli kaldı.
Kelimeler tutunacak yer aradı
bulamadılar, üzerimden akıp gittiler, diye not düştü içine.
Nokta pencereye sıçradı;
balkondaki serçeler mermeri tıkırdattı.
O, bir satırı tekrar okudu:
“Umarım iyisindir.”
Kendi sesini duydu bu kez: “İyiyim.”
Ne sevinç, ne sızı
hava raporu kadar tarafsız bir cevap.
Mektubu katlayıp defterinin arasına koydu,
kalbine değil; sayfasına.
Bir ayracın vazifesi kadar sade,
geri dönmek istemediğin yere
geri dönmeden bakmanın yolu.
Akşamüstü güneş odanın içinde yer değiştirdi.
Fesleğen kokusuna kedi mırıltısı karıştı.
Mektup masada kaldı,
güneş biraz soldurdu kenarlarını,
adam çayını tazeledi.
Eskisi gibi değil,
hiçbiri onu çağırmıyor artık.
Bir cümle yazdı defterine,
mektuba cevap değil, kendine not:
“Gelen, geldiği gibi gider;
kalan, yerini bilir.”
Pencereyi araladı.
Serçeler bir kez daha kondu,
Nokta omzuna tırmandı,
oda hafifçe yer değiştirdi.
Kalbinin içindeki boşluk
bir eşya gibi durdu yerinde
ama artık keskin değildi.
Gece, mektubu çekmeceye kaldırmadı.
Masada kalsın, dedi,
bakınca içim kıpırdamıyor ya
işte bu yeter.
Kayıt Tarihi : 4.9.2025 20:34:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!