4 arkadaş Deneme

Samira Samiraninsiiri
267

ŞİİR


12

TAKİPÇİ

4 arkadaş Deneme

Dört Yolcunun Denemesi

Şafak, yolun ince ipliğini gerdi:
Mutluluk, Hüzün, Korku, Cesaret çıktı yola.
Yol, “dün”le “yarın” arasında çekilmiş
tek bir çizgiydi;
üstünde adımlar, altta ihtimaller.

İlk sınav:
Korku yere tebeşirle bir daire çizdi,
“Buraya girip adını söyleyen,
kendi sesini duyacak,” dedi.
Cesaret çizgiden dışarı bastı: “Ben,” dedi.
Hüzün içeri girip sustu
sustuğu yerden su sesi geldi.
Mutluluk gülüp eşiği öptü:
“Adıma gerek yok, ışık yeter,” dedi.
Yol, üç sesle bir susuşu aklında tuttu.

Bir köprüye geldiler;
tahtaları saydı Korku: “Eksik.”
Cesaret, “Eksikse zıplarız,” dedi.
Hüzün, aşağıdaki suyun derinliğini tarttı:
“Düşmek, sadece düşmek değildir;
yerçekimiyle konuşmaktır.”
Mutluluk, rüzgârın adını koydu köprüye:
“Geçit.”
Geçtiler
tahta kırılmadı,
adımlar kemiklerine bir ölçü öğretti.

Kalabalık bir pazarda aynalar çoğaldı.
Mutluluk öne fırladı;
gülüşler, camların içinde katlandı,
sesler havaya çoğul asıldı.
Aynaların labirentinde
Mutluluk kendini alkışladı,
alkışlar da onu.
Döndüklerinde üç kişiydiler.
Kayıp yoktu;
ama fazlalık kalmıştı pazarda.

Yol daraldı;
Korku, gölgeyi büyüttü:
“Buradan geçersek adımız değişir.”
“Değişsin,” dedi Cesaret,
“aynı kalan şey, pas tutar.”
Hüzün, cebinden küçük bir mendil çıkarıp
sessizce isimleri sildi, yeniden yazdı:
daha kısa, daha net.

Tam orada biri katıldı aralarına
Sabır.
Gelişinin sesi yoktu;
adımının ağırlığı vardı.
“Ben köprü değilim,” dedi,
“ama köprünün vidalarını sıkı tutarım.”
İkinci sınavı o koydu:
“Üç nefes boyunca hiçbiriniz
haklı çıkmaya çalışmayacak.”
Korku küçüldü,
Cesaret sakinledi,
Hüzün, su gibi durdu,
Mutluluk uzaktan, daha ince bir ışıktı artık.

Gece çadırsız kaldılar;
Hüzün karanlıktan bir tente dikip gerdi,
Korku rüzgârın ağzını bağladı,
Cesaret koru yavaşça büyüttü,
Sabır, kıvılcım düşmesin diye
uyluğunun üstüne gölge koydu.
Söz yoktu;
ateş parmağını dudaklarına götürmüş gibiydi.

Sabah, uçurum.
Yol “hafifle” dedi.
Ceplerden “acele”yi, “haklılık”ı, “yakınma”yı
tek tek çıkarıp attılar.
Korku atılmadı
cebe kondu:
yerini bilmek, eksilmek değilmiş.

Uçurumun karşısında
yalnızca bir taş sırası:
üstünden geçmek için
adını anmak gerekiyordu.
Cesaret adını fısıldadı taş yerinde durdu.
Korku adını söyledi taş kaymadı,
ama ayağına gölge bağladı.
Hüzün adını dedi taşın üstü
ıslanmış gibi parladı, kaymadı.
Sabır sadece baktı
taş, bakışın altında ağırlaştı, sağlamlaştı.
Geçtiler.

Öğle vakti bir kuş kondu omuzlarına:
adı Kabulleniş.
Ne soruldu ne açıklama yaptı;
kanadıyla gölge tuttu sadece.
“Ben varırım,” dedi, “anlatmam.”
Onunla birlikte
adımların sesi alçaldı,
mesafeler içeriden kısaldı.

Akşamüstü, pazarda unutulan Mutluluk
başka bir isimle geri döndü:
Sevinç
daha küçük, daha sızdırmaz.
“Artık tezahürat istemem,” dedi,
“payımı bilirim.”
Yol başını salladı:
“Olgun meyvenin sesi az çıkar.”

Son sınav:
Bir tabela, tek kelime: “İçeri.”
Korku kapıda bekledi: “Ya olmazsa?”
Sabır anahtarı çevirdi: “Olmazsa da süreriz.”
Hüzün eşiği öptü: “Geçmek, geride bırakmak değil;
geridekine yerini göstermek.”
Cesaret kapıyı itti: “Girelim.”
Kabulleniş girmeden önce
omuzlarından elini çekti:
“Buradan sonrası sizde.”

İçeride bir oda:
duvar yok,
ama sınır var;
sınır yok,
ama ölçü var.
Korku cepten bakıyor,
Hüzün su taşıyor,
Cesaret kapıların yağını tazeliyor,
Sabır masayı sabitliyor,
Sevinç pencerenin kenarında
ışığı istediği kadar açıyor.

Yol dışarıda kalmadı
içeriye taşındı.
Adlar değişmedi,
ama sesleri dönüştü:
Korku uyarı oldu,
Hüzün derinlik,
Cesaret denge,
Sabır ritim,
Sevinç eşik ışığı.

Ve akşam, camda tek bir cümle göründü,
içeriden dışarıya yazılmış:
“Birlikteyken tam değiliz;
ama yerli yerindeyiz.”

Samira Samiraninsiiri
Kayıt Tarihi : 5.9.2025 19:00:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!