Sonsuzluğun sert ikliminde düşen bir çiğdem
Ayakları çırılçıplak bir çocuk
Kafesinden uçmuş bir göğüs
Ve beyazlığını yitirmiş bir kar
Saatler ne zaman geçmişi saymaya başladı?
Ve bebekler...
Süt yerine kan kusmaya?
Gökten yağan yağmur değil dostum
Kederli annelerin gözyaşları
Güneş artık göz kırpmıyor
Kışlar çetin ve zor
Bir tas yemek uğruna dostum
Kaç masum can veriyor?
Damarlarımdaki kan değil asla
Sitem, keder, acı ve yara
İçimde büyüyen çocuk
Ne zaman öldü dostum?
Ab-ı hayattan alsam bir yudum
O zaman onu bulur muyum?
“Hayat zordur” derler
Ne zaman dayanılmaz oldu?
Bıçak bu kadar mı keskinmiş?
Sırta saplanınca dert oldu
Aşk da üç harfli, cin de
Ama aşk çarpması dostum
Beter oluyormuş, vay be!
Soruyorum kendime
Hangi kuyumcuda bu felsefe taşı
Gitsem alsam bir tane
Lakin kim çekmek ister bu belayı?
Ne bir şairim ne de yazar
Gönlümdeki sızı kalemi zorlar
Seneler, aylar, günler, dakikalar
Boynumdaki kolyeye boncuk oldu
Dert, bitmeyen mürekkep
Dünya acı bir zehr-i akrep
Yala geç ikisini de
Yaşın hala çok genç!
Kayıt Tarihi : 24.2.2019 18:04:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!