I
Kimi zaman susar
ne varsa çevrende
ve başlar bir türkü
Edirne’den Van’a
Atatürk... Atatürk... diye
dinlenir durur
Ankara’da,
Samsun’da,
Malatya’da.
Sivas’da,
Erzurum’da.
Bugün bayram
bu bayram Atatürk’ün bayramı
alın gidin karanlıklar
sarmayın bu sokakları
II
Bundan iki yıl önce
14 Ağustos 1974
başladı başlayacak ikinci hareket
o gece
Doğan komutan,
Altay, Ziya,
Hüseyin ve Doğan,
bir siper kurmuşlar düşmana
neler yitirilmiş o gece
içelim içelim
kaldır Hüseyin
kaldır Ziya
kaldır Altay
özgürlüğümüze içelim
Varsın yakın olsun düşman
uykumuz bir bıçağın kınında
uyanığız gelemez düşman bir daha
III
Ziya anlatır;
“Yanımdan sağımdan solumdan
kurşun vızır vızır...
Doğan komutan iyi komutan
ne korku ne yılma
kuracağız karşıya bir mevzi
nasıl bilmem
kumla mı varille mi kurduk
o gece o köşeye mevziyi
sağımızdan solumuzdan
kurşun vızır vızır...“
IV
Bir gün
bir kadın geldi eve
anlattı;
“Anasını teyzesini
kesmiş rumlar lime lime
bulmuşlar tavuk kümesinde
cesetleri konulmuş iki çuvala“
V
Hasan dayı
kara hasan dayı
esirliğini anlatır;
‘‘Kendisinin dayak yemediğini
eğer Birleşmiş Milletler kayıt etmeseydi
zor bulurlarmış kendisini
anlatır esrik, esrik,
o esir günlerini“
VI
İnsan sevgisi üzerine nutuklar çeken
bir öğrenci anlatır;
“Kızardım vurmayın silahsız müdafaasız olanları diye
bu yüzden önce ben girerdim
köylerdeki evlere
bir gün akşam oldu olacak
bir eve girdim elimde thomson
bir aile çocuklar korku içinde
tam kapıdan çıkacakken bir el bombası düştü
ayaklarımın dibine...
ne olduğunu bilemedim döner dönmez
arkadan bir yunan askeri devrilip düştü
o atmıştı bombayı
heyecandan açamamıştı kapsülü
hiç unutamam o çocukların bakan gözlerini...”
VII
Bir veteriner hekim anlatır;
‘‘Barış hareketi başlamadan evvel iki yıl önceydi
akıncılara yakın bir yerde bir kaza olmuştu
yoldan arabamla geçerken gördüm devrilmiş cipi
bir inilti ha duyulur
ha duyulmaz
baktım cipin altında bir Rum subayı
çektim tüm gücümle
cipin altından aldım onu
hemen hasta haneye gönderdim
baygındı gece karanlığı
günler geçti
bir gün dediler seni bir Rum subayı arar
unuttum o olayı
beni orada kurtaran kim diye araştırmış durmuş
ve bulmuş izimi
önce korktum
sonra uzattı dost elini
canımı kurtardın
teşekkür ederim dedi
yine günler geçti
gelip çattı barış hareketi
akıncılarda ses yok
girdi köyümüze düşman
kaçtık dağlara elimizde telsiz
arkamızda düşman
yakaladılar bizi bir an
bir Rum subayı tanımam
dedi ki ‘buna dokunman
ben cezasını veririm‘ dedi
ayrıldı onlardan
biraz uzaklaşınca
‘tanıdın mı? beni‘ dedi
dedim ‘yok...’
‘sen benim canımı kurtardın
bir zaman‘
o zaman kafam etti dank
dedi soluk soluğa
heyecan mı? Heyecan
dedi ‘kaç git bir an‘
ve kaçtım bütün gün
çıktım dağa
buldum bizimkileri
sevincim oldu dağ dağ
anlatamam“
VIII
Namık dayı anlatır;
“Lefkoşa‘da tahsildar yirmi yıldır
1955 yılı dedi
kaza komiseri ile ben bir Rum’un akşam yemeğindeyiz
Rum bize yaranmak ve biraz da dostluğunu
göstermek için
‘kızım aç da İstanbul radyosunu dinleyelim‘ dedi
ne cevap verdi yeni yetmelik Rum‘un kızı bilir-misin?
‘İstanbul'u aldığımız zaman açacağız baba‘ dedi
akşam buz kesti
işte buralardan bu günlere geldik“
diye sözlerini tamamladı
Lefkoşa
20 Temmuz 1976
Kayıt Tarihi : 22.7.2019 18:34:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!