Doğu Anadolu da özellikle karşılaşılan sorunlar sadece batılı ülkelerin kışkırtmasına dayandırılabilinirmi. Yoksa görmezden gelinerek üstü sürekli küllendirilmeye çalışılarak ‘’eğer biz tanımıyorsak bu sorun yok demektir’’anlayışıyla hareket ettiğimizden dolayı kedi kendimizi eleştirip doğru çözümler mi üretmeliyiz.
Bu son yıllarda Ermeni,Kürt,Süryani ve son olarak gelişim içerisinde olan Alevi sorunu birden bire yenimi ortaya çıktı. Aslında bu sorunlar yılardır devam eden fakat bir türlü görmek istemediğimiz sorunlardı.Herhangi bir etnik unsurun penceresinden değil bağımsız ve objektif bir bakış açısıyla soruna yaklaştığımızda sorunların çözümlenmemesi diye bir sorun kalmaz.
Tarihe baktığımızda 1839 ile 1919’lara dönem içerisinde bir çok doğu vilayetinde Ermeniler çoğunlukta. Bunlara örnek olarak Erzurum,Bitlis,Sivas,Van ve Diyarbakır verilebilir.(bkz.Kieser,Hans –Lukas,Der verpasste Friede.Mission ehtnie und stat in den Ostprovinzen der Türkei 1839-1938 Zürich)
Diğer taraftan yüz yılımızda bu Ermeni meselesini sorgularken aslında Ermenilerle birlikte sürekli asimilasyon altında yaşamış Kürt, bakılara yasaklamalara ve katliamlara (dersim 37-38) maruz kalmış Alevilik, Diğer yandan Siyonizmin sürekli katliamına uğrayarak yok edilmeye çalışılan Filistin halkının sorunu da bir orta doğu sorunu olarak karşımızdadır.
Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin.
Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır bir güldürür;
Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.



