(Emin olunan şeylerin ardındaymış, en büyük hayâl kırıklıkları...)
Küçüktüm...
Hep merak ederdim;
sokaklardaki kediler-köpekler ne yer, ne içer, onlara kim bakar diye...
Kış yorgunluğu gibi üstüme çöreklendiğinde bu merak, bu ağrılı tedirginlik, /
çocukluğun yazı- tura’sı arasında giderek büyüyen vicdan çizgisine yüzümü dökerdim...
- “Gece olduğunda;
kurd uyuduğunda, kuş uyuduğunda,
çok uzaklardan bir Hâlil İbrahim rûzigâr’ı eser:
bütün hayvancıkların karnı doyar.
Yanmışların çölüne yağmur, âlil’lere şifâ gelir” derlerdi.
İşte o vakit, yavrusunu kokusundan tanıyan gazal gibi huzurlu,
romanî çocuklar gibi mutlu olurdum...
San ki; bi derviş hücresinde, masalların bereketiyle büyüyor olurdum...
Bu amentü, bu şükr, çocukluğumun “fi”inden “âti”sine çözülememiş bir sır gibiydi.
Ve bir “evvel zamanın içinde” / merak û meramıma, açık kerâmét müjdesi gibi olan yanıtların hepsi;
“üç elma”lı, bir de “kerevet”liydi...
*
Artık, küçük değilim...
Amma ve lâkin;
sokaklara tutsak yazılan, / sonrasızlığın arefesindeki kedilerin-köpeklerin yazgısını, yine hep merak eden o sabi idim...
“Bir varmış, bir yokmuş” diye biten masallarmış meğer onlar...
Meğer onlar,
sokakların sephia fotoğraflarından hayata eksik bir yüz gibi bakmışlar...
Gece olduğunda;
her kes uyuduğunda,
artık o rüzgârın esmediğini biliyorum...
Çocukluğum,
kısa pantollu dérvişan,
ölü köpek bakışlı çocukluğum;
Seni, dinlediğin bütün masallardan tenzih ediyorum...
yüzüme vur şimdi, kandırılmış gülüşümü! ..
Gürkal Gençay
30. Eylül. 2009. Çarşamba / S-21:13
DenizKöşkleri - İstanbul
Kayıt Tarihi : 18.2.2010 16:05:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
* ''Âlem-i sagîr'in hâkîkate ve âşka ric'ât edişi, bu kuyruklu dervişlerin yaşadıkları sevgiyi örnek almaları ile kabil olacaktır.../ Bu âmentü; aklın ötesinden, yüreğin derinindendir! ..'' -GG-
