Silahla kalem senin için birleşti,
Kısık sesler senin sevdanla gürleşti,
En güzel derde senin adın yerleşti.
Kavgamız seni alana dek sürecek.
Tüm dünya seni "Gök Beçkem"le görecek.
Ben gurbetteyken gözerimine baktığımda,
Seni göremiyorsam, gözden bana ne fayda?
Sen hariç cümle âlemi gökten görsem dahi
Senden başka karınca dahi haddinden fazla.
Derdimizi yükleyip,
Yaramızı saklayıp,
Güzel ülkeye gidelim.
Kan ter içinde, emekle;
Atla, katırla, eşekle...
Sırrımız olsun susmanın kıymeti,
Gönülden geçeni gözler anlatsın.
Varsa eğer vedanın alameti,
Vuslatta edilen sözler anlatsın.
Dün gece ahenkle oynaşan sazı,
Zamanı dört nala dört bir yana,
Her an doludizgin sürmek mümkün.
Ömür denilen soluk ılgımı
Bir solukta körce görmek mümkün.
Bir gün, yaşamaya ramak kala,
Ben bu çorak diyara beyhude düşmüşüm,
Ben seninle perva içinde gülüşmüşüm,
Ölmüşüm, düş olup, düşlere alışmışım.
Ne eyleyim de öleyim sensiz gönülde.
İnancın güzel ılgımına aldanmışım,
Kudurunca o sarıklılılar
Her türkçünün gönlü hoşlanır.
Cumhuriyeti yükseltmeye
Yavuz günde baştan başlanır.
Gözlerimiz Bakü, Ankara;
Satırlarımın arasında bile sadece ben varım.
Artık bir bakış dahi aralamıyor bu satırları.
Şiir: eski kafalı gevezelerin sözleri oldu,
Gayri hiçkimse hatırlamaz o küflenmiş yatırları.
Ben de çok uzun bir yoldan iki satır olmaya geldim.
Yıkı meskûnlar gibiyim,
Sakinleri perperişan.
Susuz suskunlar gibiyim,
Aklında sesi kuruyan.
Bu kısa ömrümde yirmi üç insan öldürdüm.
On biri çocuk, yedisi genç, beşi yetişkin.
Düşlerini yıktım, kabuslarda hüküm sürdüm.
Sen, sen bunca enkazın altında yetiştin.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!