Tarık Kalem - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı

DOST

Adam hızlı adımlarla yürüyordu.bir an evvel şehre varmak zorundaydı .önce kasabaya yürüyecek oradan da bir vasıtayla şehre geçecekti.düşünceliydi  yıllardır geçimini sağladığı tarlasını satmış parasını bir mendile sarıp şehrin yolunu tutmuştu.acele etmesi gerekiyordu parayı bir an evvel şehirdeki hastaneye yetiştirip hastanede yatan kızını ameliyat ettirmesi gerekiyordu .Yoksa çok sevdiği biricik kızını kaybedecekti..Adam hızlı adımlarla kasabaya doğru yürürken köpeği  Dost her zamanki gibi onu birkaç adım arkadan takip ediyordu.. Adam Dostu daha yavruyken almış ellerinde büyütmüştü

Dost adamın yanından hiç ayrılmaz nereye gitse peşi sıra takip ederdi.

Adam bazen Dost’u karşısına alır onunla dertleşirdi.o konuşurken köpek gözlerini adamın gözlerinden hiç ayırmaz dakikalarca gözlerinin içine bakarak adeta onu dinlerdi.

    köyden oldukça uzaklaşmışlardı ,Dost birden havlayarak adamın önüne geçti adeta onu durdurmak istiyor gitmesini istemiyor gibiydi.Ama adam acele etmeliydi köpeğin yanından seyirtti daha da hızlanarak devam etti.

Dost tekrar havlayarak adamın önüne koştu ,hiç durmadan havlıyor adamın yürümesine müsade etmiyordu.Adam gittikçe sinirlenmeye başlamıştı köpeğin bu davaranışı yüzünden geç kalacak şehre giden tek münübüsü kaçıracaktı.Durmadı devam etti ama köpekte vaz geçmiyordu.Adam iyiden iyiye sinirlendi tahammülü kalmamıştı durdu elini beline attı  tabancasını çıkardı köpeğe doğrulttu .köpek adamın karşısında dikiliyor gözlerinin içine bakıyordu.Adam bir iki adım daha attı köpek yine havlamaya başlayınca tetiğe bastı

Dost vurulmuştu bir anda yere yığıldı.Adam köpeğin yanından geçerek hızla yürümeye devam etti arkasına bile bakmadı.aklı kızındaydı bir an evvel hastaneye varmalıydı

 

       Adam nihayet hastaneye varmıştı alelacele kızının yanına çıktı biraz halleşti.Çıktı vezneye koştu ameliyat parasını yatıracağını söyledi .Elini cebine attı  ama mendil yoktu diğer ceplerine baktı bulamadı bir daha bir daha baktı ama mendili bulamadı.yakındaki bir koltuğa çöktü yıkılmıştı .Parayı minibüste çaldırmış olmalıydı.  Düşündü ne yapabilirdi?

Aklına şehre göçmüş eski dostları geldi ,onlardan ödünç para alabilirdi.

      Hastaneden koşar adımlarla çıktı eski dostlarını tek tek ziyaret etti ,durumunu anlattı borç istedi ama hiçbiri ona istediği parayı vermedi.çünkü o elindeki tek gelir kaynağı olan tarlasını satmıştı verecekleri parayı nasıl geri ödeyecekti ki.

   Çaresizdi yapacak bir şey yoktu köye dönmeliydi .kasabaya giden minibüs kalkmak üzereydi.bindi yola koyuldu

 

    Köy uzaktan görünüyordu hava kararmak üzereydi çok yorgundu bir hayli uzak olan kasabadan bu yana yürüyordu.

Ansızın yolda kan  izleri gördü aklına Dostu geldi .bunlar onun kan izleri olmalıydı ,köye doğru sürünerek gitmiş gibiydi.gittikçe kan izleri çoğalıyordu .Adam Dost yaşıyor mudur acaba diye düşündü ama yaşaması çok zor dedi kendi kendine göğsünden vurmuştu onu yarası çok ağır olmalıydı hem izlere bakılırsa çok kan kaybetmişti.

         Adımlarını hızlandırdı.az ileride köpeğini yolda yatar vaziyette gördü .yanına koştu.dost hala ölmemişti titriyor can çekişiyordu.dermanı yoktu .Adam birden irkildi köpeğin başının altında çaldırdığını düşündüğü mendili duruyordu.Dostun yolda ona ne anlatmak istediğini şimdi anlamıştı ,ama çok geçti.

     Dost yavaşça başını kaldırdı çok bitkindi dostunun gözlerinin içine son bir kez baktı bir şey demek ister gibiydi havlamak istedi sesi çıkmadı sadece hafifçe inledi.Dost vazifesini yapmıştı ,dostunun emanetine göz kulak olmuştu ,artık ölebilirdi. başını yavaşça yere koydu ve gözlerini kapadı.

    Dost ölmüştü.

      Adam artık ayakta duramıyordu ,ağlıyordu.yavaşça köpeğin yanına diz çöktü   elini köpeğin başına koydu  dostuna son kez bir şeyler söylemek istedi,boğazı düğümlenmişti.   sadece bir tek kelime diyebildi.

  DOSTUM

 

          

 


-
Adamın biri, ilk defa gittiği küçük bir kasabada şaşkın şaşkın gezindikten sonra yol kenarında duran bir arabanın yanına sokulmuş ve arka koltukta tek başına oturan çocuğa:
— Buraların yabancısıyım, demiş. Parkın hemen yanıbaşındaki fırını arıyorum. Çok yakın olduğunu söylediler.
Çocuk, arabanın penceresini iyice açtıktan sonra:
— Ben de buraya ilk defa geliyorum, demiş. Ama sağ tarafa gitmeniz gerekiyor herhalde.
Adam, çocuğun da yabancı olmasına rağmen bunu nasıl anladığını sormuş ister istemez.
Çocuk:
— Ihlamur çiçeklerinin kokusunu duymuyor musunuz? diye gülümsemiş. Kuş cıvıltıları da oradan geliyor zaten.
— İyi ama, demiş adam. Bunların parktan değil de tek bir ağaçtan gelmediği ne malûm?
— Tek bir ağaçtan bu kadar yoğun koku gelmez, diye atılmış çocuk. Üstelik, manolya lar da katılıyor onlara. Hem biraz derin nefes alırsanız, fırından yeni çıkmış ekmeklerin kokusunu duyacaksınız.
Adam, gözlerini hafifçe kısarak denileni yaptıktan sonra, cebinden bir kağıt para çıkartıp teşekkür ederken farketmiş onun kör olduğunu. Çocuk ise, konuşurken bir anda sözlerini yarıda kesmesinden anlamış, adamın kendisini farkettiğini.
Işığa hasret gözlerini ondan saklamaya çalışırken:
— Üç yıl önce bir kaza geçirmiştim, demiş. Görmeyi o kadar çok özledim ki. Sizinkiler sağlam öyle değil mi?
Adam, çocuğun tarif ettiği yerde bulunan fırına yönelirken:
— Artık emin değilim, demiş. Emin olduğum tek şey, benden iyi gördüğündür