Bir bebek için okşanmak en tabii bir ihtiyaçtır. Bir annenin, bebeğinin açlık ve susuzluk gibi, okşanma ihtiyacından dolayı da ağlayabileceğini bilmesinde büyük fayda vardır.
Okşanma ihtiyacı bebeğin yaratılışında vardır. Nitekim doğumdan önce, ana rahminde, bebeğin derisi rahimdeki sıvı tarafından devamlı uyarılır. Cenin için rahat, yumuşak, emin ve kararlı bir yer teşkil eden rahim duvarları da bu işi yapar. Gerçekten ana rahmini, kuş tüyünden yapılmış bir sultanın tahtına benzetebiliriz. Evet, hepimizin aylarca saltanat sürdüğü, her zararlı tesirden emniyetli kılınmış bir taht. Cenin, ana rahminde okşanmaya o derece alışır ki, doğumdan sonra da bebeğin devamlı okşanmak istemesi de bundandır.
Ayrıca cenin bu devamlı okşanmalar sayesinde doğum kasılmalarına ve doğum sırasında karşılaşacağı zorluklara karşı mukavemet kazanmış olur.
Bütün bunlardan daha önemlisi, araştırma ve tecrübeler göstermiştir ki, ceninin bu sıvı tarafından okşanması ve anne rahminin duvarı ile teması, bebeğin fiziki gelişmesi ve davranışları üzerinde çok önemli rol oynamaktadır.
Yapılan tecrübelerden bebeklerin kaba ve sert satıhlardan hoşlanmadığı, fakat yumuşak ve rahatlatıcı satıhları tercih ettiği görülmüştür. Bu hususu aydınlatmak için Wisconsin Üniversitesinde yavru maymunlar üzerinde enteresan bir çalışma yapılmıştır. Yavru maymunlar anneleriyle beraber bir keresinde sert bir zemine bırakılmışlar ve her istediklerinde kendilerine süt verilmiş, bir keresinde de kuzu derisinden yapılmış yumuşak bir zemine bırakılmıştır, ancak süt verilmemiştir. Neticede yavru maymunların, süt verilmemesine rağmen yumuşak zemini tercih ettikleri görülmüştür. Aynı şey bebekler için de geçerlidir. Bu tecrübeden de, yavrular için yumuşak ve rahat bir yerde bulunmanın ne kadar önemli olduğu anlaşılmaktadır.
1960 yılında, Yeni Zelanda’daki bir çocuk yuvasında, bebekler uzun süre aynı tarafları üzerine yatırıldıklarından, bu durumun bilhassa yaz mevsimlerinde, çocukların hassas ciltlerinde döküntüler meydana getirdiği görülmüştür. Bunun üzerine, bebeklerin mutad yatakları yerine kuzu derisinden yapılan yataklara yatırılmaları düşünüldü. 1967—1968 yıllarında beş bebek üzerinde yapılan tecrübeler ümit vericiydi. Bütün an- neler bebeklerinin bu yataklarda çok daha rahat ve sakin olduklarını ifade ettiler.
Senin için emniyetli bir taht kurulmuş. Ve sen bu rahmet kuşağında bütün endişe ve korkularından emin bir saltanat sürüyorsun. Senin için gereken her şey ayağına gönderiliyor. Acaba yıllar sonra, gören, duyan hisseden ve düşünen bir insan olduğun zaman maziye dönüp bu günleri hatırlayabilecek ve şimdiki gibi her şeyin yaratıcısı karşısında böyle bel kırıp boyun bükebilecek misin?
Daha sonra 24 bebek üzerinde yapılan bir çalışmada da bebekler bu yatakları çok sevmiş, anneler de bebeklerinin daha fazla uyuduğunu, daha az ağladığını ve daha rahat ve sakin olduğunu belirtmişlerdir.
78 bebek üzerinde yapılan üçüncü bir çalışmada ise anneler yine, yatakların çok avantajlı olduğunu, bebeği sıcak, sakin ve rahat tuttuğunu söylemişlerdir. Bu yatakların daha birçok avantajlı tarafı vardır. Mesela bebek başaşağı yatsa bile nefes alması engellenmez. Ayrıca yün ısıyı çok iyi muhafaza eder. Kolay ıslanmadığı için bebeğin altı daha uzun süre kuru kalır. Bu yumuşak yataklar, ayrıca, henüz çok yumuşak olan bebeğin kafa kemiklerinde, şekil bozukluklarına da sebep olmazlar.
Tecrübeler kuzu derisinden yapılan bu yatakların, ana rahmine benzerliği nisbetinde bebeği rahat ve sakin tuttuğunu ve gelişmesinde o derece faydalı rol oynadığını ortaya koymuştur.
Önce bir hiçken bizi varlık âlemine çıkaran, derken bir nutfe yapan, sonra onu şekilden şekile getirip insana dönüştüren, ana rahmine de gelişmemiz için en güzel şekli veren ve bizi aylarca rahmet kuşağında görüp gözeten Kudret karşısında iki büklüm olmamız gerekmez mi?
Bu da Şefkatin Saltanatı
Bir bebek için okşanmak en tabii bir ihtiyaçtır. Bir annenin, bebeğinin açlık ve susuzluk gibi, okşanma ihtiyacından dolayı da ağlayabileceğini bilmesinde büyük fayda vardır.
Okşanma ihtiyacı bebeğin yaratılışında vardır. Nitekim doğumdan önce, ana rahminde, bebeğin derisi rahimdeki sıvı tarafından devamlı uyarılır. Cenin için rahat, yumuşak, emin ve kararlı bir yer teşkil eden rahim duvarları da bu işi yapar. Gerçekten ana rahmini, kuş tüyünden yapılmış bir sultanın tahtına benzetebiliriz. Evet, hepimizin aylarca saltanat sürdüğü, her zararlı tesirden emniyetli kılınmış bir taht. Cenin, ana rahminde okşanmaya o derece alışır ki, doğumdan sonra da bebeğin devamlı okşanmak istemesi de bundandır.
Ayrıca cenin bu devamlı okşanmalar sayesinde doğum kasılmalarına ve doğum sırasında karşılaşacağı zorluklara karşı mukavemet kazanmış olur.
Bütün bunlardan daha önemlisi, araştırma ve tecrübeler göstermiştir ki, ceninin bu sıvı tarafından okşanması ve anne rahminin duvarı ile teması, bebeğin fiziki gelişmesi ve davranışları üzerinde çok önemli rol oynamaktadır.
Yapılan tecrübelerden bebeklerin kaba ve sert satıhlardan hoşlanmadığı, fakat yumuşak ve rahatlatıcı satıhları tercih ettiği görülmüştür. Bu hususu aydınlatmak için Wisconsin Üniversitesinde yavru maymunlar üzerinde enteresan bir çalışma yapılmıştır. Yavru maymunlar anneleriyle beraber bir keresinde sert bir zemine bırakılmışlar ve her istediklerinde kendilerine süt verilmiş, bir keresinde de kuzu derisinden yapılmış yumuşak bir zemine bırakılmıştır, ancak süt verilmemiştir. Neticede yavru maymunların, süt verilmemesine rağmen yumuşak zemini tercih ettikleri görülmüştür. Aynı şey bebekler için de geçerlidir. Bu tecrübeden de, yavrular için yumuşak ve rahat bir yerde bulunmanın ne kadar önemli olduğu anlaşılmaktadır.
1960 yılında, Yeni Zelanda’daki bir çocuk yuvasında, bebekler uzun süre aynı tarafları üzerine yatırıldıklarından, bu durumun bilhassa yaz mevsimlerinde, çocukların hassas ciltlerinde döküntüler meydana getirdiği görülmüştür. Bunun üzerine, bebeklerin mutad yatakları yerine kuzu derisinden yapılan yataklara yatırılmaları düşünüldü. 1967—1968 yıllarında beş bebek üzerinde yapılan tecrübeler ümit vericiydi. Bütün an- neler bebeklerinin bu yataklarda çok daha rahat ve sakin olduklarını ifade ettiler.
Senin için emniyetli bir taht kurulmuş. Ve sen bu rahmet kuşağında bütün endişe ve korkularından emin bir saltanat sürüyorsun. Senin için gereken her şey ayağına gönderiliyor. Acaba yıllar sonra, gören, duyan hisseden ve düşünen bir insan olduğun zaman maziye dönüp bu günleri hatırlayabilecek ve şimdiki gibi her şeyin yaratıcısı karşısında böyle bel kırıp boyun bükebilecek misin?
Daha sonra 24 bebek üzerinde yapılan bir çalışmada da bebekler bu yatakları çok sevmiş, anneler de bebeklerinin daha fazla uyuduğunu, daha az ağladığını ve daha rahat ve sakin olduğunu belirtmişlerdir.
78 bebek üzerinde yapılan üçüncü bir çalışmada ise anneler yine, yatakların çok avantajlı olduğunu, bebeği sıcak, sakin ve rahat tuttuğunu söylemişlerdir. Bu yatakların daha birçok avantajlı tarafı vardır. Mesela bebek başaşağı yatsa bile nefes alması engellenmez. Ayrıca yün ısıyı çok iyi muhafaza eder. Kolay ıslanmadığı için bebeğin altı daha uzun süre kuru kalır. Bu yumuşak yataklar, ayrıca, henüz çok yumuşak olan bebeğin kafa kemiklerinde, şekil bozukluklarına da sebep olmazlar.
Tecrübeler kuzu derisinden yapılan bu yatakların, ana rahmine benzerliği nisbetinde bebeği rahat ve sakin tuttuğunu ve gelişmesinde o derece faydalı rol oynadığını ortaya koymuştur.
Önce bir hiçken bizi varlık âlemine çıkaran, derken bir nutfe yapan, sonra onu şekilden şekile getirip insana dönüştüren, ana rahmine de gelişmemiz için en güzel şekli veren ve bizi aylarca rahmet kuşağında görüp gözeten Kudret karşısında iki büklüm olmamız gerekmez mi?