arabî çağı çaldılar bizden nebî’nin evinden fâtımatu’z-zehrâ’yı çaldılar ey salâhaddîn, kur’an’ın ilk nüshasını sattılar ali’nin gözlerindeki hüznü sattılar ey salâhaddin, seni ve bizi toptan sattılar açık artırmada.
arab’ın geleceğini çaldılar bizden şam’ı fethettikten sonra işten çıkardılar hâlid’i cenevre’ye elçi olarak atadılar siyah fötür şapka giyiyor artık o sigara tüttürüyor, havyar yiyor fransızca homurdanıyor avrupalı sarışınlar arasında kâğıttan bir horoz gibi geziniyor hayret, nasıl da evcilleştirdiler bu kureyşli komutanı kahramanlarımız işte böyle iğdiş ediliyor ey yavrum!
endülüs işi paltosunu çaldılar târık’tan nişanlarını aldılar, çıkardılar ordudan güvenlik mahkemesine verdiler zafer suçundan yargıladılar zaferin sakıncalı bulunduğu bir zaman geldi yavrum öyle bir zaman mı geldi artık askerî mahkeme kapılarında suçlanmış durur kılıç öyle bir zaman mı geldi ki gülle karşılıyoruz israil’i binlerce güvercinle, millî marşla. hiçbir şey anlamadım yavrum, hiçbir şey anlanmıyorum!
güneşi rehin verdiler tefecilere karaborsacılara sattılar mehtâbı ömer’in kılıcını kırdılar ayaklarından astılar tarihi ayaklarından astılar tarihi sattılar atı, beyaz örtüyü sattılar gecenin yıldızlarını sattılar, ağaçların yapraklarını bedevîlerin gözlerindeki karalığı sattılar
tuzağa düşürmeden önce çocuklarımızı düşürttüler tuzağa düşürmeden önce çocuklarımızı düşürttüler tarihin doğum yapmasını önleyen haplar verdiler bize şam’ın bağdad olmasını engelleyen aşılar yaptılar bize filistin’in yarası hurma bahçesine dönüşmesin diye haplar verdiler bize marihuana verdiler atı öldürmek için, katletmek için şahlanışı yahut şarap içirdiler bize insanı konumsuz kılmak için sonra vilâyetlerin anahtarlarını verdiler bize ve kral diye atadılar bizi kabîlelere
ey salâhaddin, ey salâhaddin işitiyor musun radyo yorumlarını kulak veriyor musun bu apaçık alçaklığa? yiyeceklerini yediler ve işediler arabın güzel çağının yüzüne. sahneye konan bu oyun nedir sahneye konan bu oyun nedir kimdir kadife perdenin duvarlarını çeken yazarı kimdir? bilmiyoruz yönetmeni kim? bilmiyoruz kimseler de bilmiyor, yavrum
onlar ki kulislerin ardındalar onlar ki kulislerin ardındalar vatan denen kadına tecavüz ediyorlar ayağındaki halhalları satıyorlar satıyorlar gözlerindeki bahçeleri göğüslerinin penceresinde ezelden beri eğleşen kuşları satıyorlar vatanın nesi varsa bir duble viskiye satıyorlar
arabî çağı çaldılar bizden bedevînin bağrında yanan koru söndürdüler bütün dağlara “satılık” levhası astılar teslim ettiler buğdayı, zeytini, geceyi portakalın kokusunu görülmeyi yasakladılar düşlere şiir yazan bütün kuşları hapse tıktılar öyle bir zaman mı geldi? silâh sandığı taşıyan herkes, afyon sandığı taşıyan gibi mi yavrum? öyle bir zaman mı geldi artık ikiz mi oldu özgürlükle tutsaklık? öyle bir zaman mı geldi artık yapan ellere zıt yapılan iş öyle bir zaman mı geldi artık söylenen söz, söyleyen dudaklara zıt
ey salâhaddin döneklik çağıdır bu kavî kabîlecilik kabarması ebubekir’in evini yaktılar nebî’nin ailesine el uzattılar gece vakti kureyş’in ileri gelenleri ecnebîlerin bulaşıklarını yıkar oldular.
ey salâhaddin, söz ne işe yarayacak bu bâtınî çağında? ve neden şiir yazalım ki, unutulmuşken arabın sözü?
EY SELAHADDİN
EY SELAAHADDİN !
hâlid bin velîd’in işten çikarildiğinin resmidir
arabî çağı çaldılar bizden
nebî’nin evinden fâtımatu’z-zehrâ’yı çaldılar
ey salâhaddîn,
kur’an’ın ilk nüshasını sattılar
ali’nin gözlerindeki hüznü sattılar
ey salâhaddin, seni ve bizi toptan sattılar
açık artırmada.
arab’ın geleceğini çaldılar bizden
şam’ı fethettikten sonra işten çıkardılar hâlid’i
cenevre’ye elçi olarak atadılar
siyah fötür şapka giyiyor artık o
sigara tüttürüyor, havyar yiyor
fransızca homurdanıyor
avrupalı sarışınlar arasında
kâğıttan bir horoz gibi geziniyor
hayret, nasıl da evcilleştirdiler bu kureyşli komutanı
kahramanlarımız işte böyle iğdiş ediliyor ey yavrum!
endülüs işi paltosunu çaldılar târık’tan
nişanlarını aldılar, çıkardılar ordudan
güvenlik mahkemesine verdiler
zafer suçundan yargıladılar
zaferin sakıncalı bulunduğu bir zaman geldi yavrum
öyle bir zaman mı geldi artık
askerî mahkeme kapılarında
suçlanmış durur kılıç
öyle bir zaman mı geldi ki
gülle karşılıyoruz israil’i
binlerce güvercinle, millî marşla.
hiçbir şey anlamadım yavrum,
hiçbir şey anlanmıyorum!
güneşi rehin verdiler tefecilere
karaborsacılara sattılar mehtâbı
ömer’in kılıcını kırdılar
ayaklarından astılar tarihi
ayaklarından astılar tarihi
sattılar atı, beyaz örtüyü sattılar
gecenin yıldızlarını sattılar, ağaçların yapraklarını
bedevîlerin gözlerindeki karalığı sattılar
tuzağa düşürmeden önce çocuklarımızı düşürttüler
tuzağa düşürmeden önce çocuklarımızı düşürttüler
tarihin doğum yapmasını önleyen haplar verdiler bize
şam’ın bağdad olmasını engelleyen aşılar yaptılar bize
filistin’in yarası hurma bahçesine dönüşmesin diye
haplar verdiler bize
marihuana verdiler atı öldürmek için, katletmek için şahlanışı yahut
şarap içirdiler bize insanı konumsuz kılmak için
sonra vilâyetlerin anahtarlarını verdiler bize
ve kral diye atadılar bizi kabîlelere
ey salâhaddin, ey salâhaddin
işitiyor musun radyo yorumlarını
kulak veriyor musun bu apaçık alçaklığa?
yiyeceklerini yediler ve işediler
arabın güzel çağının yüzüne.
sahneye konan bu oyun nedir
sahneye konan bu oyun nedir
kimdir kadife perdenin duvarlarını çeken
yazarı kimdir? bilmiyoruz
yönetmeni kim? bilmiyoruz
kimseler de bilmiyor, yavrum
onlar ki kulislerin ardındalar
onlar ki kulislerin ardındalar
vatan denen kadına tecavüz ediyorlar
ayağındaki halhalları satıyorlar
satıyorlar gözlerindeki bahçeleri
göğüslerinin penceresinde ezelden beri eğleşen
kuşları satıyorlar
vatanın nesi varsa
bir duble viskiye satıyorlar
arabî çağı çaldılar bizden
bedevînin bağrında yanan koru söndürdüler
bütün dağlara “satılık” levhası astılar
teslim ettiler buğdayı, zeytini, geceyi
portakalın kokusunu
görülmeyi yasakladılar düşlere
şiir yazan bütün kuşları hapse tıktılar
öyle bir zaman mı geldi?
silâh sandığı taşıyan herkes, afyon sandığı taşıyan gibi mi yavrum?
öyle bir zaman mı geldi artık
ikiz mi oldu özgürlükle tutsaklık?
öyle bir zaman mı geldi artık
yapan ellere zıt yapılan iş
öyle bir zaman mı geldi artık
söylenen söz, söyleyen dudaklara zıt
ey salâhaddin
döneklik çağıdır bu
kavî kabîlecilik kabarması
ebubekir’in evini yaktılar
nebî’nin ailesine el uzattılar gece vakti
kureyş’in ileri gelenleri
ecnebîlerin bulaşıklarını yıkar oldular.
ey salâhaddin, söz ne işe yarayacak bu bâtınî çağında?
ve neden şiir yazalım ki, unutulmuşken arabın sözü?
NİZAR KABBANİ