Merhaba! Doğan gün Dal uçları, tomurcuklar Dağların esen rüzgârı Sığırcık kuşlarının sevinci bahar Güneşe koşan çocuklar Merhaba!
Merhaba! Sevgi düşüm Utangaç gülüşüm İlk yaşam çığlığım Gelin duvağım Türkü tadındaki yaşam Yürekteki sevda, gözlerdeki ışıltı Dudaktaki şarkı, Özlemi çekilen yarınlar İçerdekiler, dışardakiler Hasreti kanayan dostlar Merhaba!
Merhaba! Ağaçta göveren dal Güllerin güne gülüşü Yerdeki çiy, gökteki ay Yağmurun çimlere dökülüşü Yedi iklim, dört mevsim Evrenin renk renk cümbüşü Salkım saçak umut Merhaba!
Tamam diyorum her günün başlangıcında... Bu sefer tamam .. Seni sevdiğimi söyleyeceğim gözlerinin içine bakarak, Saçlarını parmaklarımın içinde tutacagım ürkerek Ve... Özlediğimi anlatacagım sana.. Tamam diyorum her günün başlangıcında.. Bu sefer tamam.. Buğulanmış cama yazacagım adını, Kalemimden hep senin ismin çıkacak Bir çocuk gibi sevineceğim Durup durup okuyacagım yazdıklarımı.. Tamam diyorum her günün başlangıcında Bu sefer tamam... Sen olmayınca savruldugumu anlatacagım Ve... Ne kadar savunmasız hissettiğimi.. Bir agacın dalından kopmuş yaprak oldugumu anlatacagım sana.. Tamam diyorum her günün başlangıcında Bu sefer tamam..
SOKAK LAMBASI Sonbahardı,soğuktu. Gelincikler artık uçmuştu ovalardan Kuşlar göçmüştü çoktan Güneş yitip gitmişti seven kalplerden Yağmurlar yağıyordu, Gözyaşlarına karışan yağmurlar. Sokaklar ıssızdı,sessizdi,ürperticiydi. Birden sokak lambasının altında belirivermişti. Islak kaldırım taşlarından yansıyan, Sadece onun gölgesiydi. Yırtık bir palto,kalın bir kitap, Sönmüş bir sigara.... Islanıyordu ama üşümüyordu. Yanmıştı yüreği çoktan. Tüm varlığı,sırtındaki palto Yarısı ıslanmış bir kitap Kalbinin üstünde taşıdıgı yırtılmış bir resimdi. Kimsesizdi,çaresizdi,en çokta sevgisizdi. Karanlıgı hiç sevmezdi,sıkılan yüreği dağılıverecek gibiydi. Derme çatma kulübesinden onun için ayrılmıştı ya, Kavuşmak için aydınlığa.. Yağmura aldırmamıştı,soğuktan korkmamıştı. Yine gidecekti o sokak lambasının altına. Umudu,sevgisi,hasreti orada...bekletilirmiydi.? Daha bir heyecanlı,daha bir mutluydu o gece. Sırtını şöyle bir yasladı sokak lambasına. Tam on yıl olmuştu,on koca yıl. Canının yarısının yok oldugu on koca yıl. Her sabah doğmuş,her akşam ölmüştü. Ellerinin arasından kayıp gitmişti sevgisi Hergün ona kavuşmak için yalvarmış Savrulmuş ,ama yok olmamıştı. On yıl olmuştu ,sevdiği gideli. Belirli belirsiz attı elini cebine. Gülümsedi birden. Bir tek kibrit,bir tek sigaraydı hayattan kalan. Onlarda yok olacaktı birazdan. Ciğerlerini doldururcasına bir nefes çekti son sigaradan. Artık halka çıkaramıyordu dumanlardan. Ne farkeder di ki; Zaten sevgisi gülemeyecekti,gülmeyecekti. Kalbinde taşıdığı resme son kez baktı Uzun saçları,bembeyaz yüzü,gülümsemesiyle Sevgisi karşısındaydı. İçindeki özlem ne kadarda dayanılmazdı. Ama o umutluydu,güneş mutlaka doğacak, Sevdiğine kavuşacaktı. Yoruldugunu hissetti,sımsıkıca ellerininin arasına alırken resmi. Gözleri sanki hiç açılmayacak gibi kapandı. O sabah bir farklıydı. Güneş ,sıcaktı.Kara bulutlar kaçmıştı,berraktı gökyüzü. Sabah işe gidenler bir adam buldular direğin altında. Diz çökmüştü,elleri sımsıkı kapalıydı. Yüzünde geceden kalan bir gülümseme vardı. Kimliği yoktu,kimsesi yoktu. Ne bir isim,nede hayattan bir iz. Geride kalan sadece kalın bir kitaptı . İçinde kurumuş bir gelincik buldular ve titrek bir yazı. SANA GELİYORUM.............................
Hep söylüyorum, biz çocukken midemiz bulanınca ekmek yedirirlerdi, grip 'Yatınca geçer'di, başın ağrıyorsa 'Çocukların başı ağrımaz' denirdi, uykun kaçıyorsa 'Oyuncaklarını düşün, güzel rüyalar görürsün' şeklinde konuhalledilirdi! Okuma yazmayı öğrenemiyorsan ya, 'Tembel'din ya 'Yavaştan, sağlam sağlam öğreniyor'dun! Hüzünlü bir çocuksan 'Yazar olacak herhalde' derlerdi, yerinde duramıyorsan, etrafa saldırıyorsan bir tane çakarlardı, susup otururdun. Kanaatimce pedagojinin zirve yaptığı yıllardı o yıllar.
Çünkü sonra sonra, koşup oynadıktan sonra öksüren çocuk 'astım başlangıcı', okuma yazmayı zor söküyorsa 'disleksik', hüzünlüyse 'depresif', aşırı hareketliyse 'hiperaktif' diye nitelendirilmeye başlandı ve o sinameki yetiştirilen tipsizler şimdi büyüdüler!
O kadar ilgi alaka sonrası ola ola ne oldular? Emo! Emo ne? Hani beş-altı yıldır etrafta saçlarını gözlerinin tekini kapatacak şekilde öne öne tarayan, miskin görünüşlü, asık suratlı, beti benzi atmış, sıska, dar pantolonlu, converse'li, siyah ojeli ergenler var ya...
Taksim'de kaldırımlarda filan oturuyorlar. Aha onlar Emo! Emo kelimesinin emotional'dan (hissi) geldiği, bu yavruların pek bunalımlı pek güvensiz ve duygusal olduğu, topluma uyum sağlayamadıkları için böyle takıldıkları söyleniyor. Bizim zamanımızda punk vardı ya, onun gibi bir akım, ama bir halta yaramayanı!
HERKESİN KEYFİNİ KAÇIRDIM Ay kıyamaam! Zamanında, kendi ergen yıllarımda bu akım daha dünyada yokken 10 gün emo takılmışlığım vardır! Kafam neye bozuktu hatırlamıyorum ama o 10 gün, üstelik de yaz tatilinde, evin o köşesinden bu köşesine oflaya poflaya nemli gözlerle dolaştım. Saçımı taramadım, denize gitmedim, sohbetlere katılmadım, tebessüm bile etmedim. Akşamları karabasan gibi yemek masasına çöküp herkesin keyfini kaçırdım. Bir akşamüstü, balkonda otururken annem 'Ne bu surat her gün, senin derdin ne kızım aaa...' şeklinde pedagojik bir açılım yaptı.
'Sıkılıyorum... Hayat çok anlamsız' cevabımın üzerinden sanırım birkaç saniye geçmişti ki, acı ve can havliyle bir metre havaya sıçradım. Annem, her Türk annesinin uzmanı olduğu 'mıncırma' hamlesini oldukça sert ve uyarısız gerçekleştirmiş ti.
Mıncırma, malumunuz evlat artık poposuna terlikle vurulmayacak kadar büyüdüyse, ancak tekdir ile de uslanmıyor ve hakkı kötekse kullanılan, konu komşu, bitişik ev duyar ihtimaline karşı avaz avaz bağırmak yerine geçen bir terbiye şeklidir. Tercihen bel veya bacak bölgesinden bir alan seçilir, elle kavranır ve et, 180 derece çevrilir!Hemen ardından, daha acım ve şaşkınlığım hüküm sürerken, annem kısık sesle,yüzünü yüzüme yaklaştırarak 'Alırım ayağımın altına' diye başladı ve 'Karnın tok sırtın pek! Aklını başına topla! Sıkılıyorsanda git bakkala evin alışverişini yap, sonra da gel yemek kitabından bir kurabiye pişir, akşam misafir var, hadi yallah...' şeklinde bitirdi!
NE DERDİM KALDI NE DE TASAM
Malumunuz eti mıncırılan ergen olay yerinde fazla kalamaz, mıncırandan tırstığı için kendisine yalakalık yapar, arzu ettiği aktiviteleri gerçekleştirir. Mıncıran mutlu, mıncırılansa artık efendi bir insandır! Aynen öyle oldu. Mıncırma sonrası ne derdim kaldı ne tasam! Emo'luğum o gün bitti, bu yaşa kadar da hep mutlu mesut, uyumlu, üretken biri olarak yaşadım. Şimdinin sokakta bira içen, gelen geçenden ihtiyacı var diye değil, hayat tarzı sandığı için para dilenen, dünyanın bütün derdi sırtındaymış gibi davranıp, bunalım takılıp bir işin ucundan tutmayan emo'larının başında, bizim zamanımızın anne babaları olacaktı ki. Ohoo... Muma dönerdi hepsi! Bir kere her şeyden önce bütün o yüzü gözü saçla kaplı eşek herifler ibir eşek tıraşına götürürlerdi, kesin! Ülkenin gençlerine bak. polise atsın diye eline taş verilenler, bir de emo'lar! Gelecekten çok umutluyum çok.
alıntıdır
Oyle sabah uyanir uyanmaz yataktan firlama Yarim saat erkene kurulsun saatin. Kedi gibi gerin, ohh ne guzel yine uyandim diye sevin... Pencerini ac, yagmur da olsa, firtina da olsa nefes al derin derin.
Yuzune su carpma, adamakilli yika yuzunu serin serin... Geceden hazir olsun, yarin ne giyecegin. Ona harcayacagin vakitte bir dilim ekmek kizart, Cek kizarmis ekmek kokusunu icine, Bak guzelim kahvaltinin keyfine.
Ayakkabilarin boyali olsun, kokun mis, Once sana guzel gelsin aynadaki siluetin.. Cik evinden neseyle, karsina ilk cikana gulumse, aydinlik bir gun dile.
Sonra kos git isine, dunden, onceki gunden, Hatta daha da eskiden yarim ne kadar isin varsa hepsini tamamla, Ohhh soyle bir hafifle Bir guzel kahve ismarla kendine, seni mutlu eden sesi duymak icin 'alo 'de Hic isin olmasada ogle uzeri disari cik Yagmur varsa islan, gunes varsa isin, hatta usu hava soguksa...
Yuru, yururken saga sola bak, oylesine degil, gorerek bak Cicek gorursen kokla,kopek gorursen oksa cocuk gorursen yanagindan makas al. Sonra, soyle bir dusun, kimler sana yol acti, sen cok darda iken kimler seni ferahlatti, hani kapini kimsenin calmadigi gunlerde kimler kapini tiklatti?
Ne kadar uzun zamandir aramadin onlari degil mi? Hadi hemen ugrayabilirsen ugra, arayabilirsen ara Hatirlarini sor, oyle laf olsun diye degil, kucaklar gibi sor... Bu sadece onlarin degil, senin de yuregini isitacak, yuzunde guller actiracak.
Gunun guzeldi degil mi? Aksamin da guzel olsun... Yemegin ne olursa olsun, masanda illaki kumas ortu olsun.. Saklama tabaklari, bardaklari misafire Sizden ala misafir mi var bu dunyada?
Ailecek kurulun sofraya, oyle acele acele degil, vazife yapar gibi hic degil, Soyle keyife keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi, eksik biraktiklarini tamamlar gibi tadina var aksaminin... Gece evinde, dostlarin olsun Sohbetin yemegin, kahkahan olsun...
Arkadasim, hayat bu, daha ne olsun? Ama en once ve illa ki saglik olsun!
-
MERHABA!
Merhaba!
Doğan gün
Dal uçları, tomurcuklar
Dağların esen rüzgârı
Sığırcık kuşlarının sevinci bahar
Güneşe koşan çocuklar
Merhaba!
Merhaba!
Sevgi düşüm
Utangaç gülüşüm
İlk yaşam çığlığım
Gelin duvağım
Türkü tadındaki yaşam
Yürekteki sevda, gözlerdeki ışıltı
Dudaktaki şarkı,
Özlemi çekilen yarınlar
İçerdekiler, dışardakiler
Hasreti kanayan dostlar
Merhaba!
Merhaba!
Ağaçta göveren dal
Güllerin güne gülüşü
Yerdeki çiy, gökteki ay
Yağmurun çimlere dökülüşü
Yedi iklim, dört mevsim
Evrenin renk renk cümbüşü
Salkım saçak umut
Merhaba!
Merhaba!
Güneşle beslediğim
Sevgiyle süslediğim
Dostluk diyarı ülkem
Hasretim, Asyam, Anadolum
Yüreğim, sevdam, Merhaba!
Tamam diyorum her günün başlangıcında...
Bu sefer tamam ..
Seni sevdiğimi söyleyeceğim gözlerinin içine bakarak,
Saçlarını parmaklarımın içinde tutacagım ürkerek
Ve...
Özlediğimi anlatacagım sana..
Tamam diyorum her günün başlangıcında..
Bu sefer tamam..
Buğulanmış cama yazacagım adını,
Kalemimden hep senin ismin çıkacak
Bir çocuk gibi sevineceğim
Durup durup okuyacagım yazdıklarımı..
Tamam diyorum her günün başlangıcında
Bu sefer tamam...
Sen olmayınca savruldugumu anlatacagım
Ve...
Ne kadar savunmasız hissettiğimi..
Bir agacın dalından kopmuş yaprak oldugumu anlatacagım sana..
Tamam diyorum her günün başlangıcında
Bu sefer tamam..
SOKAK LAMBASI
Sonbahardı,soğuktu.
Gelincikler artık uçmuştu ovalardan
Kuşlar göçmüştü çoktan
Güneş yitip gitmişti seven kalplerden
Yağmurlar yağıyordu,
Gözyaşlarına karışan yağmurlar.
Sokaklar ıssızdı,sessizdi,ürperticiydi.
Birden sokak lambasının altında belirivermişti.
Islak kaldırım taşlarından yansıyan,
Sadece onun gölgesiydi.
Yırtık bir palto,kalın bir kitap,
Sönmüş bir sigara....
Islanıyordu ama üşümüyordu.
Yanmıştı yüreği çoktan.
Tüm varlığı,sırtındaki palto
Yarısı ıslanmış bir kitap
Kalbinin üstünde taşıdıgı yırtılmış bir resimdi.
Kimsesizdi,çaresizdi,en çokta sevgisizdi.
Karanlıgı hiç sevmezdi,sıkılan yüreği dağılıverecek gibiydi.
Derme çatma kulübesinden onun için ayrılmıştı ya,
Kavuşmak için aydınlığa..
Yağmura aldırmamıştı,soğuktan korkmamıştı.
Yine gidecekti o sokak lambasının altına.
Umudu,sevgisi,hasreti orada...bekletilirmiydi.?
Daha bir heyecanlı,daha bir mutluydu o gece.
Sırtını şöyle bir yasladı sokak lambasına.
Tam on yıl olmuştu,on koca yıl.
Canının yarısının yok oldugu on koca yıl.
Her sabah doğmuş,her akşam ölmüştü.
Ellerinin arasından kayıp gitmişti sevgisi
Hergün ona kavuşmak için yalvarmış
Savrulmuş ,ama yok olmamıştı.
On yıl olmuştu ,sevdiği gideli.
Belirli belirsiz attı elini cebine.
Gülümsedi birden.
Bir tek kibrit,bir tek sigaraydı hayattan kalan.
Onlarda yok olacaktı birazdan.
Ciğerlerini doldururcasına bir nefes çekti son sigaradan.
Artık halka çıkaramıyordu dumanlardan.
Ne farkeder di ki;
Zaten sevgisi gülemeyecekti,gülmeyecekti.
Kalbinde taşıdığı resme son kez baktı
Uzun saçları,bembeyaz yüzü,gülümsemesiyle
Sevgisi karşısındaydı.
İçindeki özlem ne kadarda dayanılmazdı.
Ama o umutluydu,güneş mutlaka doğacak,
Sevdiğine kavuşacaktı.
Yoruldugunu hissetti,sımsıkıca ellerininin arasına alırken resmi.
Gözleri sanki hiç açılmayacak gibi kapandı.
O sabah bir farklıydı.
Güneş ,sıcaktı.Kara bulutlar kaçmıştı,berraktı gökyüzü.
Sabah işe gidenler bir adam buldular direğin altında.
Diz çökmüştü,elleri sımsıkı kapalıydı.
Yüzünde geceden kalan bir gülümseme vardı.
Kimliği yoktu,kimsesi yoktu.
Ne bir isim,nede hayattan bir iz.
Geride kalan sadece kalın bir kitaptı .
İçinde kurumuş bir gelincik buldular ve titrek bir yazı.
SANA GELİYORUM.............................
Hep söylüyorum, biz çocukken midemiz bulanınca ekmek yedirirlerdi, grip 'Yatınca geçer'di, başın ağrıyorsa 'Çocukların başı ağrımaz' denirdi, uykun kaçıyorsa 'Oyuncaklarını düşün, güzel rüyalar görürsün' şeklinde konuhalledilirdi!
Okuma yazmayı öğrenemiyorsan ya, 'Tembel'din ya 'Yavaştan, sağlam sağlam öğreniyor'dun! Hüzünlü bir çocuksan 'Yazar olacak herhalde' derlerdi, yerinde duramıyorsan, etrafa saldırıyorsan bir tane çakarlardı, susup otururdun.
Kanaatimce pedagojinin zirve yaptığı yıllardı o yıllar.
Çünkü sonra sonra, koşup oynadıktan sonra öksüren çocuk 'astım başlangıcı', okuma yazmayı zor söküyorsa 'disleksik', hüzünlüyse 'depresif', aşırı hareketliyse 'hiperaktif' diye nitelendirilmeye başlandı ve o sinameki yetiştirilen tipsizler şimdi büyüdüler!
O kadar ilgi alaka sonrası ola ola ne oldular?
Emo!
Emo ne?
Hani beş-altı yıldır etrafta saçlarını gözlerinin tekini kapatacak şekilde öne öne tarayan, miskin görünüşlü, asık suratlı, beti benzi atmış, sıska, dar pantolonlu, converse'li, siyah ojeli ergenler var ya...
Taksim'de kaldırımlarda filan oturuyorlar.
Aha onlar Emo!
Emo kelimesinin emotional'dan (hissi) geldiği, bu yavruların pek bunalımlı pek güvensiz ve duygusal olduğu, topluma uyum sağlayamadıkları için böyle takıldıkları söyleniyor. Bizim zamanımızda punk vardı ya, onun gibi bir akım, ama bir halta yaramayanı!
HERKESİN KEYFİNİ KAÇIRDIM
Ay kıyamaam!
Zamanında, kendi ergen yıllarımda bu akım daha dünyada yokken 10 gün emo takılmışlığım vardır! Kafam neye bozuktu hatırlamıyorum ama o 10 gün, üstelik de yaz tatilinde, evin o köşesinden bu köşesine oflaya poflaya nemli gözlerle dolaştım.
Saçımı taramadım, denize gitmedim, sohbetlere katılmadım, tebessüm bile etmedim. Akşamları karabasan gibi yemek masasına çöküp herkesin keyfini kaçırdım. Bir akşamüstü, balkonda otururken annem 'Ne bu surat her gün, senin derdin ne kızım aaa...' şeklinde pedagojik bir açılım yaptı.
'Sıkılıyorum... Hayat çok anlamsız' cevabımın üzerinden sanırım birkaç saniye geçmişti ki, acı ve can havliyle bir metre havaya sıçradım. Annem, her Türk annesinin uzmanı olduğu 'mıncırma' hamlesini oldukça sert ve uyarısız gerçekleştirmiş ti.
Mıncırma, malumunuz evlat artık poposuna terlikle vurulmayacak kadar büyüdüyse, ancak tekdir ile de uslanmıyor ve hakkı kötekse kullanılan, konu komşu, bitişik ev duyar ihtimaline karşı avaz avaz bağırmak yerine geçen bir terbiye şeklidir. Tercihen bel veya bacak bölgesinden bir alan seçilir, elle kavranır ve et, 180 derece çevrilir!Hemen ardından, daha acım ve şaşkınlığım hüküm sürerken, annem kısık sesle,yüzünü yüzüme yaklaştırarak
'Alırım ayağımın altına' diye başladı ve
'Karnın tok sırtın pek! Aklını başına topla! Sıkılıyorsanda git bakkala evin alışverişini yap, sonra da gel yemek kitabından bir kurabiye pişir, akşam misafir var, hadi yallah...' şeklinde bitirdi!
NE DERDİM KALDI NE DE TASAM
Malumunuz eti mıncırılan ergen olay yerinde fazla kalamaz, mıncırandan tırstığı için kendisine yalakalık yapar, arzu ettiği aktiviteleri gerçekleştirir.
Mıncıran mutlu, mıncırılansa artık efendi bir insandır! Aynen öyle oldu. Mıncırma sonrası ne derdim kaldı ne tasam! Emo'luğum o gün bitti, bu yaşa kadar da hep mutlu mesut, uyumlu, üretken biri olarak yaşadım. Şimdinin sokakta bira içen, gelen geçenden ihtiyacı var diye değil, hayat tarzı sandığı için para dilenen, dünyanın bütün derdi sırtındaymış gibi davranıp, bunalım takılıp bir işin ucundan tutmayan emo'larının başında, bizim zamanımızın anne babaları olacaktı ki. Ohoo...
Muma dönerdi hepsi! Bir kere her şeyden önce bütün o yüzü gözü saçla kaplı eşek herifler ibir eşek tıraşına götürürlerdi, kesin!
Ülkenin gençlerine bak.
polise atsın diye eline taş verilenler, bir de emo'lar!
Gelecekten çok umutluyum çok.
alıntıdır
Oyle sabah uyanir uyanmaz yataktan firlama
Yarim saat erkene kurulsun saatin.
Kedi gibi gerin, ohh ne guzel yine uyandim diye sevin...
Pencerini ac, yagmur da olsa, firtina da olsa nefes al derin derin.
Yuzune su carpma, adamakilli yika yuzunu serin serin...
Geceden hazir olsun, yarin ne giyecegin.
Ona harcayacagin vakitte bir dilim ekmek kizart,
Cek kizarmis ekmek kokusunu icine,
Bak guzelim kahvaltinin keyfine.
Ayakkabilarin boyali olsun, kokun mis,
Once sana guzel gelsin aynadaki siluetin..
Cik evinden neseyle, karsina ilk cikana gulumse, aydinlik bir gun dile.
Sonra kos git isine, dunden, onceki gunden,
Hatta daha da eskiden yarim ne kadar isin varsa hepsini tamamla,
Ohhh soyle bir hafifle
Bir guzel kahve ismarla kendine,
seni mutlu eden sesi duymak icin 'alo 'de
Hic isin olmasada ogle uzeri disari cik
Yagmur varsa islan, gunes varsa isin, hatta usu hava soguksa...
Yuru, yururken saga sola bak, oylesine degil, gorerek bak
Cicek gorursen kokla,kopek gorursen oksa
cocuk gorursen yanagindan makas al.
Sonra, soyle bir dusun, kimler sana yol acti,
sen cok darda iken kimler seni ferahlatti,
hani kapini kimsenin calmadigi gunlerde kimler kapini tiklatti?
Ne kadar uzun zamandir aramadin onlari degil mi?
Hadi hemen ugrayabilirsen ugra, arayabilirsen ara
Hatirlarini sor, oyle laf olsun diye degil, kucaklar gibi sor...
Bu sadece onlarin degil, senin de yuregini isitacak,
yuzunde guller actiracak.
Gunun guzeldi degil mi? Aksamin da guzel olsun...
Yemegin ne olursa olsun, masanda illaki kumas ortu olsun..
Saklama tabaklari, bardaklari misafire
Sizden ala misafir mi var bu dunyada?
Ailecek kurulun sofraya, oyle acele acele degil,
vazife yapar gibi hic degil,
Soyle keyife keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi,
eksik biraktiklarini tamamlar gibi tadina var aksaminin...
Gece evinde, dostlarin olsun
Sohbetin yemegin, kahkahan olsun...
Arkadasim,
hayat bu, daha ne olsun?
Ama en once ve illa ki saglik olsun!