Piyasada degilim,prensiplerim yoktur ama degersızde degılım.Kurallardan nefret ederım fakat her kurala da uyarım.Kinci değilim ama haksızlıkları asla unutmam. Şevkat gösteririm ama şımartmam, dalga gecerım ama inciltmem..Ciddiye alırım ama bagımlı olmam, huzur verırım ama söz vermem...
oğul
gömdüm oğul seni toprağa gömdüm kanlı gözyaşımla pınara döndüm tabutun üstünde dirildim öldüm seni vuran eller kırılsın oğul
doyamadım sesine fidan boyuna kalın ip taktılar ince boynuna gül gibi düştün toprağın koynuna seni asan eller kırılsın oğul
giden oğul hiç gelir mi yerine ah evladım yaram indi derine hele bakın zalimin eserine seni yakan eller kırılsın oğul
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil, Bütün iş Tahir'le Zühre olabilmekte Yani yürekte.
Mesela bir barikatta dövüşerek Mesela kuzey kutbunu keşfe giderken Mesela denerken damarlarında bir serumu Ölmek ayıp olur mu?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Seversin dünyayı doludizgin Ama o bunun farkında değildir Ayrılmak istemezsin dünyadan Ama o senden ayrılacak Yani sen elmayı seviyorsun diye Elmanın da seni sevmesi şart mı? Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık Yahut hiç sevmeseydi Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%
hoşçakal yarın...............
mutluluğun sırrı?
“Bir tüccar Mutluluğun Sırrı’nı öğrenmesi için oğlunu insanların en bilgesinin yanına yollamış. Delikanlı bir çölde kırk gün yürüdükten sonra, sonunda bir tepenin üzerinde bulunan güzel bir saraya varmış. Söz konusu bilge burada yaşıyormuş.
Bir ermişle karşılaşmayı bekleyen bizim kahraman, girdiği salonda hummalı bir manzarayla karşılaşmış: Tüccarlar girip çıkıyor, insanlar bir köşede sohbet ediyor, bir orkestra tatlı ezgiler çalıyormuş; dünyanın dört bir yanından gelmiş lezzetli yiyeceklerle dolu bir masa da varmış. Bilge sırayla bu insanlarla konuşuyormuş ve bizim delikanlı kendi sırasının gelmesi için iki saat beklemek zorunda kalmış.
Delikanlının ziyaret nedenini açıklamasını dikkatle dinlemiş bilge, ama Mutluluğun Sırrı’nı açıklayacak zamanı olmadığını söylemiş ona. Gidip sarayda dolaşmasını, kendisini iki saat sonra görmeye gelmesini salık vermiş.
’Ama sizden bir ricada bulunacağım,’ diye eklemiş bilge, delikanlının eline bir kaşık verip sonra bu kaşığa iki damla sıvıyağ koymuş. ’Sarayı dolaşırken bu kaşığı elinizde tutacak ve yağı dökmeyeceksiniz.’ Delikanlı sarayın merdivenlerini inip-çıkmaya başlamış, gözünü kaşıktan ayırmıyormuş. İki saat sonra bilgenin huzuruna çıkmış.
’Güzel, demiş bilge, peki yemek salonumdaki Acem halılarını gördünüz mü?
Bahçıvan Başı’nın yapmak için on yıl çalıştığı bahçeyi gördünüz mü?
Kütüphanemdeki güzel parşömenleri fark ettiniz mi?
Utanan delikanlı hiçbir şey göremediğini itiraf etmek zorunda kalmış. Çünkü bilgenin kendisine verdiği iki damla yağı dökmemeye çabalamış, başka bir şeye dikkat edememiş.
’Öyleyse git, evrenimim harikalarını tanı,’ demiş ona bilge. ’Oturduğu evi tanımadan bir insana güvenemezsin.’ İçi rahatlayan delikanlı kaşığı alıp sarayı gezmeye çıkmış. Bu kez, duvarlara asılmış, tavanları süsleyen sanat eserlerine dikkat ediyormuş.
Bahçeleri, çevredeki dağları, çiçeklerin güzelliğini, bulundukları yerlere yakışan sanat eserlerinin zarafetini görmüş. Bilgenin yanına dönünce, gördüklerini bütün ayrıntılarıyla anlatmış.
’Peki, sana emanet ettiğim iki damla yağ nerede? ’ diye sormuş bilge.
Kaşığa bakan delikanlı, iki damla yağın dökülmüş olduğunu görmüş.
’Peki,’ demiş bunun üzerine bilgeler bilgesi, ’sana verebileceğim tek bir öğüt var:
- “Mutluluğun Sırrı dünyanın bütün harikalarını görmektir, ama kaşıktaki iki damla yağı unutmadan”
Ne zaman etrafımızdaki güzellikleri görmek istesek yağı döküyoruz. Yağ lekesi bu kolay kolay çıkmak bilmiyor. Keşke şu güzellikleri hep birlikte birde yağı unutup dökmeden görmesini, hatta yaşamasını bilebilseydik olmaz mıydı? Bir araya gelemeyiz
sen sen olduğun,ben ben olduğum için bir araya gelemeyiz! sen sen olduğun için ben seni, ben ben olduğum için sen beni, unutamam! unutamazsın!
Piyasada degilim,prensiplerim yoktur ama degersızde degılım.Kurallardan nefret ederım fakat her kurala da uyarım.Kinci değilim ama haksızlıkları asla unutmam. Şevkat gösteririm ama şımartmam, dalga gecerım ama inciltmem..Ciddiye alırım ama bagımlı olmam, huzur verırım ama söz vermem...
oğul
gömdüm oğul seni toprağa gömdüm
kanlı gözyaşımla pınara döndüm
tabutun üstünde dirildim öldüm
seni vuran eller kırılsın oğul
doyamadım sesine fidan boyuna
kalın ip taktılar ince boynuna
gül gibi düştün toprağın koynuna
seni asan eller kırılsın oğul
giden oğul hiç gelir mi yerine
ah evladım yaram indi derine
hele bakın zalimin eserine
seni yakan eller kırılsın oğul
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
tahirle zühre meselesi...
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
Bütün iş Tahir'le Zühre olabilmekte
Yani yürekte.
Mesela bir barikatta dövüşerek
Mesela kuzey kutbunu keşfe giderken
Mesela denerken damarlarında bir serumu
Ölmek ayıp olur mu?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Seversin dünyayı doludizgin
Ama o bunun farkında değildir
Ayrılmak istemezsin dünyadan
Ama o senden ayrılacak
Yani sen elmayı seviyorsun diye
Elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık
Yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%
hoşçakal yarın...............
mutluluğun sırrı?
“Bir tüccar Mutluluğun Sırrı’nı öğrenmesi için oğlunu insanların en bilgesinin yanına yollamış. Delikanlı bir çölde kırk gün yürüdükten sonra, sonunda bir tepenin üzerinde bulunan güzel bir saraya varmış. Söz konusu bilge burada yaşıyormuş.
Bir ermişle karşılaşmayı bekleyen bizim kahraman, girdiği salonda hummalı bir manzarayla karşılaşmış: Tüccarlar girip çıkıyor, insanlar bir köşede sohbet ediyor, bir orkestra tatlı ezgiler çalıyormuş; dünyanın dört bir yanından gelmiş lezzetli yiyeceklerle dolu bir masa da varmış. Bilge sırayla bu insanlarla konuşuyormuş ve bizim delikanlı kendi sırasının gelmesi için iki saat beklemek zorunda kalmış.
Delikanlının ziyaret nedenini açıklamasını dikkatle dinlemiş bilge, ama Mutluluğun Sırrı’nı açıklayacak zamanı olmadığını söylemiş ona. Gidip sarayda dolaşmasını, kendisini iki saat sonra görmeye gelmesini salık vermiş.
’Ama sizden bir ricada bulunacağım,’ diye eklemiş bilge, delikanlının eline bir kaşık verip sonra bu kaşığa iki damla sıvıyağ koymuş. ’Sarayı dolaşırken bu kaşığı elinizde tutacak ve yağı dökmeyeceksiniz.’ Delikanlı sarayın merdivenlerini inip-çıkmaya başlamış, gözünü kaşıktan ayırmıyormuş. İki saat sonra bilgenin huzuruna çıkmış.
’Güzel, demiş bilge, peki yemek salonumdaki Acem halılarını gördünüz mü?
Bahçıvan Başı’nın yapmak için on yıl çalıştığı bahçeyi gördünüz mü?
Kütüphanemdeki güzel parşömenleri fark ettiniz mi?
Utanan delikanlı hiçbir şey göremediğini itiraf etmek zorunda kalmış. Çünkü bilgenin kendisine verdiği iki damla yağı dökmemeye çabalamış, başka bir şeye dikkat edememiş.
’Öyleyse git, evrenimim harikalarını tanı,’ demiş ona bilge. ’Oturduğu evi tanımadan bir insana güvenemezsin.’ İçi rahatlayan delikanlı kaşığı alıp sarayı gezmeye çıkmış. Bu kez, duvarlara asılmış, tavanları süsleyen sanat eserlerine dikkat ediyormuş.
Bahçeleri, çevredeki dağları, çiçeklerin güzelliğini, bulundukları yerlere yakışan sanat eserlerinin zarafetini görmüş. Bilgenin yanına dönünce, gördüklerini bütün ayrıntılarıyla anlatmış.
’Peki, sana emanet ettiğim iki damla yağ nerede? ’ diye sormuş bilge.
Kaşığa bakan delikanlı, iki damla yağın dökülmüş olduğunu görmüş.
’Peki,’ demiş bunun üzerine bilgeler bilgesi, ’sana verebileceğim tek bir öğüt var:
- “Mutluluğun Sırrı dünyanın bütün harikalarını görmektir, ama kaşıktaki iki damla yağı unutmadan”
Ne zaman etrafımızdaki güzellikleri görmek istesek yağı döküyoruz. Yağ lekesi bu kolay kolay çıkmak bilmiyor. Keşke şu güzellikleri hep birlikte birde yağı unutup dökmeden görmesini, hatta yaşamasını bilebilseydik olmaz mıydı? Bir araya gelemeyiz
sen sen olduğun,ben ben olduğum için bir araya gelemeyiz!
sen sen olduğun için ben seni,
ben ben olduğum için sen beni,
unutamam!
unutamazsın!
dilek ALGÜL